Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın; "Din kisvesi altında milleti sömürenlere izin vermeyeceğiz. Bizim kutsallarımıza saldıranlara izin vermeyeceğiz. Dinimizi yıllardır bunlar sömürdüler. Evet, açık söylüyorum, aldandık. Şimdi toparlandık. 2010'dan sonra bu süreci farklı bir atmosferde, yakın takipte götürüyoruz" sözleriyle Gülen hareketinin dini boyutu bir kez daha gündeme geldi.
Oysa Prof. Dr.
Haydar Baş ilk önce Fethullah Gülen'i bu küfür hareketinden vazgeçmesi noktasında daha Vatikan'a gitmeden uyarmış. Gülen küfürde ısrar edince ülkemizin tüm siyasi liderlerini, sosyal yapılarını heyetler göndererek hem dini hem de siyasi olarak da uyarmıştı.
'Dini ve milli bütünlüğümüze yönelik tehditler' adlı eserin de sahibi olan Prof. Dr. Haydar Baş 20 yıl boyunca hemen hemen bütün illerimizde, 'Dini ve milli bütünlüğümüze yönelik tehditler' sempozyumları düzenlemiş, yüzlerce canlı yayında FETÖ tehdidini ve bu örgütün arkasındaki güçleri anlatmıştı.
Merhum Prof. Dr. Haydar Baş, gazetemizde ve İcmal Dergisindeki yazılarında bu siyasi ve itikadi tehdidin en ince, gizli noktalarına kadar analizlerini yapmış ve insanımızı milli ve manevi değerlerimize sarılmaya davet etmiştir.
Merhum Prof. Dr. Haydar Baş'ın bu ikaz ve uyarılarından bir kaçını hatırlayalım:
Fethullah Gülen, Vatikan'a gitmeden önce 6 Şubat 1998 tarihinde Fethullah Gülen'in şahsını bizzat mektup yazarak dinler arası diyalog konusunda uyaran Haydar Baş, o tarihten sonraki tüm konuşmalarında, yazılarında ve TV programların halkı ve yöneticileri bu fitne konusunda uyarmaya devam etti.
25 Temmuz 2001: 'Tarih tekerrür mü ediyor' başlıklı köşe yazısı
"Bunlar artık siyasi bir boyut kazanmış vaziyettedir. Maksat bellidir. Milleti dininden uzaklaştırıp Hıristiyanlaştırmak ve bu vesileyle uzun zamandan beri devam eden Avrupalılaşma gayretlerine son noktayı koymak. Milleti dininden uzaklaştırma noktasında sinsi bir taktik uygulanmaktadır.
Millete 'dininizi bırakacaksınız' şeklindeki telkinlerin hiç bir fayda sağlamayacağını bilen güçler, 'Protestan Müslümanlık' anlayışını insanımıza empoze etmeye çalışmaktadır. Yani aslından tamamen uzaklaştırılmış, tamamen Hıristiyanlığın bakış açısına göre bir din anlayışı millete pompalanmakta, yerli figüranlar da bu anlayışın milletimize pompalanma işin de alet olarak kullanılmaktadırlar."
2 Ocak 2005: BTP Çağlayan mitingi
"BOP 'un iki ayağı vardır. Birincisi İslam dininin tahrifatı, ikincisi; siyasi ve askeri ayağı yani İslam coğrafyasını işgal etme ayağıdır.
İslam'ın tahrifatı dinler arası diyalog süreci ile devam etmektedir. Şunu gayet iyi bilmemiz gerekir ki BOP projesi kapsamında yapılacak olan işgallere karşı olabilecek direnişleri kırmak için dinler arası diyalog senaryosu uygulamaya konmuştur.
Maksat bu geniş coğrafyada yapılması planlanan silahlı işgallere karşı oluşacak direnişleri kırmak bu bölge halklarının işgalcileri kendilerinde biri olarak kabul etmelerinin ve bu insanların toprağını, vatanını, dinini, namusunu savunmalarının önüne geçmektir. Hiçbir İslam akaidine dair yönü ve milli bir temeli olmayan dinler arası diyalog kavramının özü budur."
5 Mart 2007: BTP Rize il kongresi
"Batı, dinler arası diyalog ve misyonerlik çalışmalarıyla Türkiye'de kendine ait insan tipi yetiştirmeye çalışıyor.
Eğer bir milletin milli bütünlüğünü bozarsanız, o millet sürü haline gelir. O zaman o milleti o ahırdan bir başka ahıra taşıyıp dururlar. Şimdi bizi sürü haline getirmek istiyorlar. Bunlara 'hayır' demeye var mısınız?"
24 Ocak 2008: Ankara, BTP Başkanlık Divanı
"ABD, Büyük Ortadoğu Projesi ile İslam ülkelerinin sınırlarını ve nizamlarını değiştirme gayesi güdüyor. Kanın, gözyaşının durduğu yer yok.
Sen kalkıyorsun işgal edilmekte olan ülkelere mesaj taşıyorsun. Irak'ı, Afganistan'ı görmüyor musun? Yarın orada yaşananlar senin başına da gelebilir. Dinler arası diyalog denilen işin adı şudur: Sakin gözünü açma, hazır ol vaziyette 'senden büyük yok' demeye devam et, teslim ol ve bekle."
16 Nisan 2010: İzmir BTP İl Kongresi
"Ilımlı İslam, dinler arası diyalog ve Medeniyetler İttifakı gibi projelerle milleti dininden uzaklaştırmak istiyorlar.
Bize diyorlar ki, 'bu topraklar üzerinde yaşayanlar olarak siz Rum'sunuz, Ermeni'siniz, Yezdani'siniz, Keldani'siniz, şusunuz, busunuz fakat Müslüman değilsiniz.' İşte oynanan oyun bu.
Türklük senin, İslamlığınla kaim oldu. 'Şayet onlarla birlikte olursanız, onlardan olursunuz.' Ayetin hükmü... Böyle Müslümanlık olmaz. Oyun çok büyük. İçini boşaltıp, adına ılımlı İslam demişler.
'Eee, bakın biz İslam'ı hak tanıdık, Müslüman'a hak verdik, niye kabul etmiyorsunuz?' demek suretiyle aslında Türk milletinin imanıyla oynuyorlar.
Türk milletinin geleceğiyle oynuyorlar. O gelecekte ne var, biliyor musunuz? Yarının Türkiye'sinde Rumlar ve Ermeniler çoğalacak, kiliseler bollaşacak. Nitekim şu anda bu olmuyor mu? 30 bin kilise evini kim açtı?
Türk milleti bir bütündür ve de kardeştir. Bu bütünlüğün sırrı dinimizi kabul edip, akait kurallarından bir kelime dahi olsa taviz vermemektir."
31 Aralık 2012: 2011 yılını değerlendirme programı
"Hz. Fahri Alem Efendimize bir gün Ömer vb. Hattab elinde Tevrat'ın nüshaları olduğu halde geliyor. Allah'ın sevgilisi, onların ne olduğunu anlıyor ve sinirli bir tarzda "Nedir onlar" diye soruyor. "Şayet Musa bugün olsaydı bana ümmet olurdu. Ondan başka bir şansı yoktu" buyuruyor.
Gerçek bu iken kalkıp da diyalogla beraber Müslüman'ı Hıristiyanlaştırmaya çalışanların adına, bugün dense dense Deccal denir."
19 Mayıs 2015: İstanbul BTP Gençlik Şöleni
"Dinler arası diyalog ülkemizdeki gençlerimizi Hıristiyanlaştırma projesidir. Buradan uyarıyoruz. Buna asla müsaade etmeyeceğiz.
Bu yanlışı yapan zihniyetin biran önce bu yanlışından dönmesi ülkemiz ve gençliğimiz için hayırlı olacaktır. Ülkemizin parçalanmasına asla müsaade etmeyiz.
Yıllardır dinler arası diyalog safsatası ile bu milletin kafasını bulandırmaya çalışan zihniyet İslam dünyasına karşı Haçlıların piyonudur.
Tek piyon olmayan parti
Bağımsız Türkiye Partisi'dir. Bu nasıl bir diyalogdur ki İslam dünyası ile hiç diyalog yok.
Bu diyalog İslam coğrafyasını karıştıran bir diyalogdur. Sakın bu safsataya inanmayın. Arap Baharı adı altında İslam dünyasında fitne çıkartanlara tam karşı olan tek partiyiz. BTP ekonomik refahın, milli birliktelik ve beraberliğin, onurlu dış politikanın adıdır."
'Diyalog konusunda Erdoğan'ı bilgilendirdim'
"Paralel devleti ve cemaatin yaptıklarını her konuşmasında örneklendiren Sayın Erdoğan, "10 sene evvel haberim olsaydı bunları engellerdim" şeklinde konuştu.
Oysa biz daha eskiye dayanan hukukumuz içinde kendisine, cemaatin başlattığı 'dinler arası diyalog' faaliyetine karşı defaatle dost tavsiyesinde bulunmuştuk.
Henüz İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak vazife yaptığı sıralarda, boğazda bir lokantada beraber olmuştuk.
Sayın Başkan'a, "Sayın Erbakan cemaatlerden bir cemaat olup milleti birleştiremedi. Bunu siz başarırsınız. Bu kabiliyet sizde var. Sizden bir bekçilik dahi istemeden desteklerimizi sunmaya hazırız. Tek şartımız dinler arası diyalogdur. Bu konuda asla taviz veremeyiz" dediğimizde ondan olumsuz bir tepki almamıştık.
Görüşmemizden kısa bir süre sonra Trabzon'da Sayın Asım Aykan Beyin kızının düğünü esnasında bir kez daha bir araya gelmiştik. Yine aynı hassasiyetimizin altını çizmiş ve o dönemde Erdoğan'dan olumlu cevap almıştık.
İmanından ve samimiyetinden şüphe etmediğimiz Başkan'ın, İslam dini üzerindeki bu sinsi oyuna karşı duracağından zerre şüphe duymamıştık. Ancak birkaç ay sonra Of'ta yaptığı konuşmada "4 hak din vardır" açıklamasında bulunması ve sonra Anadolu da yaptığı programlarda "4 hak din vardır" şeklindeki ifadeleri işin renginin değiştiğini gösterdi.
Erdoğan'ın bu çıkışlarından sonra, "Bir arada olmamız, sizi desteklememiz söz konusu olamaz" diyerek yolları ayırdık.
Sayın Erdoğan ve hareketi ile bundan sonraki ilişkimiz sadece 'ayıktırmaya çalışma' şeklinde devam etmiştir. (3 Mart 2014, Yeni Mesaj-15 Mayıs 2015 Cuma Demirören Haber Ajansı)
Diyanet İşleri ve diyalog
"Bilinmektedir ki, dinler arası diyalog Vatikan'a ait bir projedir. Vatikan diyalogun ne olduğunu şöyle açıklamaktadır: "Dinler arası diyalog, kilisenin bütün insanları kiliseye döndürme amaçlı misyonunun bir parçasıdır." Dinler arası diyalog, İslam coğrafyasında, "ben Hıristiyan'ım" diyen Müslümanlar oluşturma projesidir.
Bu projenin ikinci adımı, Türkiye örneğinden yola çıkarsak "senin aslın da zaten Türk değildir" noktasına vatandaşların taşınmasıdır. Yani diyalog, ileride gerçekleşecek işgale hazırlıktan başka bir şey değildir." Haziran 2012 Yeni Mesaj)
Türk Baharı aslında çoktan başlamıştı
"Ilımlı İslam hakkındaki bir tanımlama: "Amerika'nın İslam coğrafyasında sömürgeciliğe karşı İslam'la siyasi bilinci, yer yer de fiili mücadeleyi doğuran oluşumlara karşı geliştirmek istediği yeni bir 'İslam formülü'" olduğudur.
Esas Türk Baharı da bundan sonra başlamaktadır ve yaşanan gelişmeler BOP'un hayata geçmesi içindir. Yani Türk Baharı Müslüman - Türk kimliğinin inkıraza uğraması, BOP ile birlikte gelişecek hareketin Türkiye ayağında, ılımlı İslam sayesinde Türk vatandaşlarının duyarsızlığı ve çaresizliği demektir.
Bu baharla, kimliğinden ve bağımsız siyasetinden tamamen koparılan bir Türkiye'den bahsedilebilir. Bir ayağı, "Müslüman-Türk kimliğinin inkırazıdır" dedik. Bu süreçte, Anadolu'daki birlik harcı olan Müslüman-Türk kimliği, Ehl-i Beyt çizgisinden uzaklaşmış, ılımlı İslam zihniyeti ile yeni bir hal almıştır." (15 Temmuz 2013, Yeni Mesaj) H: Akın Aydın