Prof. Dr.
Haydar Baş'ın gazetemizde 04.09.2014 tarihli yayımlanan yazısıdır
Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, yeni Türkiye'nin ekonomi rotasıyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Babacan, "Bizde tasarruf oranı çok düşük. Bu tasarruf oranıyla değil büyüme, mevcut refahı da sağlamamız çok zor? Gelişmiş ülkelerde tasarrufun milli gelire oranı yüzde 33; Çin'de yüzde 51 iken bizde rakam çok gerilerde kalıyor" dedi.
12 yıldır iktidarda olan partinin ekonomiyi getirdiği nokta iç borcun 500 milyar TL'ye, dış borcun 400 milyar dolara baliğ oluşudur.
Tasarruf kabiliyetinin olabilmesi demek, vatandaşın cebinde parasının bulunmasıyla alakalıdır.
Bugün sokaktaki insanın ekmeği kredi kartıyla aldığı düşünüldüğünde tasarrufta bulunabilmesine imkân yoktur.
Türkiye,
Merkez Bankası'nı bağımsız hale getirdiğinden beri kendi parasını basamıyor.
Gelişmiş ülkeler GSMH'nin belli bir oranında para basarak piyasaya sürerler.
Senyoraj hakkı denilen bu yolla piyasaların ihtiyacı olan para karşılanır.
Ülkemizde ise uygulana gelen düzen, gelişmiş ülkelerden 'hard currency' adı altında alınan krediler ile piyasaların ihtiyacının karşılanmasıdır.
Bu, hard currency veren ülkelerin sadece kağıt ve mürekkep masrafı ile başka ülkelerden senyoraj geliri elde etme yöntemidir.
Borçlarımız için ödenen faizlerin büyük bölümü aslında yabancıların aldığı senyorajdır.
Senyoraj genellikle bankalar aracılığıyla tahsil edilir. Ülkelere borçlarını rahatlıkla ödemelerine bağlı olarak verilen notlara göre kredilere faiz uygulanır.
Hatırlanacaktır, Wall Street Journal gazetesi geçtiğimiz Mayıs ayında Türkiye'yi kırılgan ülkeler arasına koymuştu.
Ülkemizde krediler yoluyla giren ve bankalara aktarılan sıcak para şu anda çok azalmıştır.
Kaldı ki, bir ülkenin Merkez Bankası'nda başka bir ülkenin parasını bulundurması veya kendi topraklarında dolaşıma sunması o ülkeyi finanse etmesi demektir.
Türkiye'de bugün piyasada dolaşan yetersiz para, merkez bankalarında bulunan yüklü miktarda doların karşılığından başka bir şey değildir.
Siz buna bir de vatandaşın geçim sıkıntısı nedeniyle kıstığı tasarrufu da eklerseniz bugün ülkemizde ciddi bir talep daralması yaşandığı ortadadır.
Kısaca piyasada para yoktur ve bu üretimi, tüketimi, büyümeyi etkilemektedir.
Milli Ekonomi Modeli'nde biz şunun altını çiziyoruz:
Üretimin tetiklenmesi, eksik kalan tüketimin devreye konması için devletlerin senyorajı kullanması şarttır.
Senyoraj, Milli Ekonomi Modeli'nin sosyal devlet anlayışında tüketicinin tetikleyicisi olacaktır.
Senyoraj geliri maaş olarak halka verildiğinde işçi, memur, çiftçi vs. tüketici sınıfın tüketim kabiliyeti artacaktır.
Buna mukabil, üretici de talep olduğu için daha çok üretecektir.
Bu iki unsur emme-basma tulumba gibi birbirini harekete geçirecek ve ekonomide istenilen denge sağlanacaktır.
Kapitalist düzenin kuralları bir kenara bırakılarak Milli Ekonomi Modeli'nin adil paylaşımı sunan, sürekli büyümeyi formülize eden, tam istihdamı sağlayan sistemine geçmeden Türkiye ekonomideki dar boğazı aşamaz.