Cenab-ı Hakka sonsuz hamd-ü senalar olsun ki; bizi yine rahmet ve bereket mevsimine kavuşturdu.
Evet, herkesçe bilinen tabiriyle mübarek üç ayların içindeyiz. Bu aylar bilindiği gibi Receb, Şaban ve Ramazan aylarıdır ki; ibadetin bolca yapılması gereken bir rahmet iklimidir. Bu aylarda Allah'ın rahmeti sağanak sağanak kullarının üzerine yağar.
Bu rahmet ve merhamet okyanusundan istifade etmek için; gecelerini ibadet, gündüzlerini de oruçlu geçirmek, Allah'ın Sevgilisi Muhammed Mustafa'nın (s.a.a.) sünnetiydi.
O bakımdan gücü yetenlerin çokça oruç tutması, nafile namazlar, Kur'an tilaveti ve zikrullah gibi ibadetlerle bugünleri geçirmesi mü'minler için büyük bir kazanç olacaktır.
Sıhhatleri kâfi olmayanların en azından Pazartesi ve Perşembe olmak üzere haftada iki gün oruç tutmaları yine Yüce Peygamberimizin tavsiyesidir.
Unutmayalım ki, bu aylarda tutulan oruçlar şüphesiz kulları Allah'ın cennetine, cemaline nail eder. Pazartesi-Perşembe oruçlarına da gücü yetmeyenler ayda bir kez tutabilirler.
Bu sembolik bir davranış olup şu demektir: "Eğer gücüm olsa idi ben bu yürüyüşte kararlıydım."
Özellikle Kur'an ayetlerini okuyarak hem ruhumuzu, hem aklımızı, hem lisanımızı tezyin etmemiz lazımdır. Günde en az bir sayfa Kur'an-ı Kerim okumayı tavsiye ediyorum.
Ayrıca hoş geçimi, insanlara hayır yapmayı, bu güzel günlerde yardım yapmayı, hastaları ziyaret etmeyi, fakirleri doyurmayı, yetimleri sevindirmeyi, hayırda-hasenatta adeta yarışa girmeyi tavsiye ediyorum.
İbadet imanın ispatıdır
Üç aylar vesilesiyle yukarıda saydığımız ibadetlerle tezyin ettiğimiz hayatımızı Cenab-ı Hakkın istediği tarzda düzenlemiş olacağız.
O bakımdan, bu mübarek aylar fırsat-ı İlâhîdir. Zaten kulluk dediğimiz de budur. Yani Allah'ın isteğine râm olmak... Olursak; mutlu oluruz, huzurlu oluruz. Boşlukta olmayız.
Şimdi en zenginimizden en fakirimize kadar bizim hayatımızda ciddi boşluklar var. Niye?
Biz, asıl Sahibimizle yani Rabbimizle aramızı çok açtık da ondan. Esasen O'nunla barışmak çok basittir. Özür dilersin; "Beni affet" dersin; O, o kadar merhametlidir ki hemen affeder. Cenab-ı Hak, "Günahına dönmemek şartıyla dön! Ben seni affederim" buyuruyor. Hem de yeminle...
Şimdi buradan önemli bir konuya geçiş yapalım. Muhtelif ayetlerde, "İman edenler ve sâlih amel işleyenler." buyuruluyor. İmanın ispatı insanın yaptığı ibadetlerdir. İbadet bir ispattır.
Dilimizle "İnanıyoruz" diyoruz. Karşılığında, "Hani ispatın?" diye sorulur. Namaz kılıyor muyuz, Cenab-ı Hakkı zikrediyor muyuz, oruç tutuyor muyuz, zekât veriyor muyuz, fakiri-fukarayı koruyup gözetiyor muyuz? İşte bütün bunlar sâlih amellerdir ve imanımızın ispatıdır.
Hem dünya hayatımızda, hem de Mahkeme-i Kübra'nın kurulacağı öte âlemde yüzümüzü ak edecek amellerdir. Böyle yapanları, Allah, Naim Cenneti'nde ağırlayacağını müjdeliyor. Cenab-ı Hak cümlemize nasip etsin.
Allah'a kavuşmayı ummak
Bir de bunun tersi durum söz konusudur. Ahiret hayatına iman noktasında zafiyet gösteren, Allah'a kavuşmayı ummayan insanların dünyadaki ve ahiretteki durumları vardır ki; Allah böyle bir akıbetten cümlemizi muhafaza eylesin.
Bakınız Cenab-ı Hak bu tür insanları Kur'an'ında nasıl anlatıyor: "O kişiler Allah'a kavuşmayı ummadılar."
Allah'a döneceklerine, Allah'ın onları hesaba çekeceklerine ihtimal vermediler. Oysa Cenab-ı Hak, hem iyilik, hem de kötülük yönünden zerrenin hesabını soracak. Bu konuda hiçbirimizin zerre kuşkusu olmasın.
Peki, böyle bir şeyi hesaba katmayanlar yani Allah'a kavuşmayı ummayanlar ne yapıyorlar? Ayete göre, "Bununla dünya hayatına razı oldular."
Gündemlerinde hep dünya var onların; tabiri caizse dünyayla yatıp dünyayla kalkıyorlar. Sanki hiç ölmeyeceklermiş gibi...
Onlara, "Gelin biraz ahiretten bahsedelim" dense, rahatsız olurlar ve bir takım yaftalar yakıştırarak ikaz edeni yanlarından uzaklaştırırlar. İşte bu tip insanların özelliği dünya hayatına razı olmaktır.
Yine Kur'an'da bunları anlatan, "Bunlar ayetlerimizden gafildirler: Dünya ile doyarlar. Daha başka bir şey istemezler" ayetiyle birlikte, "Onların yaptıklarına karşılık Allah onlara ateşi verecek" şeklinde sert bir ikaz da vardır.
Dolayısıyla, Allah'a kavuşmayı ummayanlar için ahiret hayatı çok çetin geçecektir.
Bize düşen tecellisi bol bu rahmet mevsimini en güzel şekilde değerlendirip, Cenab-ı Hakka kavuşacağını bilen mü'minler olarak yaşamaktır. Allah cümlemizi muvaffak eylesin. (Prof. Dr.
Haydar Baş, İcmal Dergisi Haziran 2013)
