Hatta Prof. Dr. Haydar Baş'ın, Afganistan ve Irak işgaliyle BOP'un düğmesine ilk basıldığı zaman söylediği gibi "Asıl hedef Türkiye."
Prof. Dr. Baş, o dönemlerde BOP'un bir işgal projesi olduğunu haykırırken; fesli danışmanlar, BOP'un faziletlerini anlatıyordu, onların aklıyla hareket eden siyasilerimiz de BOP'un eşbaşkanlığına soyunmuşlardı.
Son zamanlarda ülkemizin dört bir tarafında, sınırlarımızın hemen öbür tarafında yaşanan sıcak gelişmeler gösteriyor ki, Türkiye için de BOP düğmesine basılmak üzere…
Lozan Antlaşması'na aykırı olmasına rağmen Türkiye-Yunanistan sınırının 40 kilometre yakınına, Dedeağaç'a askeri bir üs kuran ABD, Yunan basınında çıkan haberlere göre, bu üssü daha da genişletme adımları atıyor.
Kathimerini gazetesinin haberine göre, Dedeağaç Limanı'nın genişletilerek Girit'teki Suda Üssü'ne benzer şekilde kullanılması amaçlanıyor.
Gazetenin haberinde, ABD'nin, Dedeağaç Limanı'nın genişletilmesi önerisini Yunanistan'a farklı yollardan ilettiği belirtilerek amacın, "Arleigh Burke" sınıfı ve benzeri özellikteki muhriplerin (destroyer) limana yanaşabilmesi ve limandan hizmet almasının sağlanması olduğu ifade edildi.
Karadeniz ve NATO'nun doğu kanadına yakın bir bölgede böylesi bir yapı oluşturulmasının, ABD'nin, Ege'den başlayıp Romanya, Macaristan ve Polonya'ya kadar uzanan bir Balkan altyapı ağı kurma isteğini ortaya koyduğu ifade edilen haberde, Dedeağaç'ın Balkanlar'la demir yolu vasıtasıyla bağlanmasının da tartışıldığı ileri sürüldü. Bu çerçevede, Kavala Limanı'nın da değerlendirilebileceği iddia edildi.
Dedeağaç üssü için her ne kadar 'Montrö'nün etrafından dolaşılması', 'Boğazların alternatifi' dense de, Rusya-Ukrayna savaşında bu üssün operasyonel anlamda hiç kullanılmaması, asıl amacın bu olmadığını gösteriyor.
ABD, buraya askerlerini, savaş helikopterlerini, tanklarını yerleştirdi, bu Rusya için dendi ama Rusya için bir tanesi bile kullanılmadı. Demek ki Rusya için değil, Bulgaristan, Romanya ya da Polonya için olması zaten mümkün değil, o halde hangi ülke için, elbette ki Türkiye'den başka hedef yok…
Yunanistan, ABD, İsrail ve Fransa'dan aldığı desteklerle Ege adalarını da ciddi manada ağır silahlarla donattı. Hatta İsrail bir adayı dron üssü haline getirdi.
Son aylarda Girit adasında bulunan Suda askeri üssünde de ABD Silahlı Kuvvetleri'nin varlığı hızlı bir artış gösterirken üsteki altyapının da yenilenmesinin gündeme taşındığı ifade edildi.
Başka bir Yunan gazetesi Tribune, Türkiye ile Yunanistan arasındaki gerginliğin ABD tarafından kasıtlı olarak körüklendiğini yazdı.
Yunan Tribune gazetesinde "Türk Analizi: Yunanistan İle Çatışma Haklı" başlıkla yayınlanan makalede, bölgedeki gerilimi ABD'nin tırmandırdığına dair şu ifadeler kullanıldı: "Türk askeri liderlerinin Yunanistan ile sınırlı bir savaş veya topyekûn bir savaş olasılığını tartışmaları kesinlikle haklı. Çünkü ABD hükümeti, Yunan ordusuna büyük miktarda saldırı ve savunma silahı sağlamasının yanı sıra Yunan topraklarında bulunan Amerikan üslerinde silah stoklayarak iki komşu ülke arasında kasıtlı olarak bir tür haksız gerginlik oluşturdu."
ABD, kuzeyinden güneyine Ege'ye üsler kurup, buralara ağır silahlar yerleştirirken, Kıbrıslı Rumlara da silah ambargosunu kaldırdı.
ABD Dışişleri Bakanlığı, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ne (GKRY) yönelik silah ambargosunu 2023 mali yılı için kaldırdıklarını açıkladı.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, 1 Ekim 2022'den itibaren bu kararın uygulanmaya başlanacağını duyurdu. Sadece Yunan değil, Rumlar da kışkırtılıyor.
Doğu ve güneydoğumuzda da Ermeniler ve terör grupları kışkırtılıyor.
ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi Ermenistan'a giderek, "Dağlık Karabağ sorununda ve diğer tüm konularda Ermenistan'ın yanında olduk" dedi.
Suriye'de terör örgütü PYD/YPG'ye her türlü silah yardımını yapan, onlarla askeri tatbikatlar düzenleyen, ölen teröristler için taziyeler yayımlayan ABD, şimdi de teröristlere "şehit" demeye başladı.
Amerika Özel Harekât Görev Gücü Komutanı General Claude K. Tudor, PKK'lı yöneticilerle ortak basın toplantısı düzenledi, öldürülen teröristler için "Şehitlerin ailelerine başsağlığı diliyoruz" ifadelerini kullandı.
Türkiye acilen Atatürk'ün tam bağımsızlık anlayışına geri dönmeli, uyguladığı politikalarla da, Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifade ettiği gibi, "Ne AB, ne ABD tek çözüm bağımsız Türkiye" duruşuna sahip olmalıdır.
Sadece seçimlik "milli" olarak gözükmek asla çözüm değildir.
Seçimlere kadar milli gözüküp, bütün icraatlarını gayrı milli ortaya koyan siyaset anlayışının ülkemizde ve milletimizde açtığı kangren yaraları yeterince gördük.
Düşmana cesaret veren sözde milli bir duruşa değil, düşmanı caydıran, geri adım attıran gerçek bir milli duruşa acilen ihtiyaç var.
Murat Çabas....