İmam Ali (a.s.)'ın şehadetinden sonra, Müslümanların İmam'ının Hasan (a.s.) olacağı hadislerle işaret edilmiştir.
İmam Hüseyin (a.s.) ise, ağabeyinin yanında yer almış ve haklı vazifesinde kendisine destek olmuştur.
Yanısıra Hz. Hüseyin (as), İmam Hasan (a.s.)'ın Muaviye'nin üzerine yürüyen ordusunda yer almıştır.
Muaviye'nin, İmam Hasan (a.s.)'a yaptığı barış önerisi görüşmelerinde, İmam Hüseyin (a.s.), Abdullah b. Câfer ile bu görüşmelerde yer almıştır.
Muaviye ile yaptığı sulh anlaşmasına başta sıcak bakmasa da ağabeyinin açıklamalarından sonra bu barış anlaşmasını, Hasan (a.s.)'ın vefatından sonra dahi bozmamıştır.
"Bir gün Muaviye, İmam Hasan (a.s.) ve İmam Hüseyin (a.s.)'ın huzurunda İmam Hasan (a.s.) ve babaları Emirü'l-Müminin Ali (a.s.)'ın aleyhinde konuşunca, İmam Hüseyin (a.s.) Muaviye'nin bu davranışını kınayıp kötü davranışından vazgeçmesini anlatmak için savunmaya kalktı.
Ancak kardeşi onu sükuta davet etti ve İmam Hüseyin (a.s.) ağabeyinin tavsiyesi üzerine hemen geri döndü. Ardından İmam Hasan (a.s.)'ın kendisi Muaviye'ye gereken sert ve açık cevabı vererek onu susturdu."
İmam Hasan (a.s.)'ın ölümünde İmam Hüseyin (a.s.)
Muhammed b. Müslim şöyle rivayet etmiştir: Ebu Câfer (Muhammed Bâkır) (a.s.)'ın şöyle dediğini duydum:
Hasan b. Ali vefat edeceği sırada Hüseyin (a.s.)'a dedi ki:
"Ey kardeşim! Ben, sana bir vasiyette bulunacağım, bu vasiyetimi iyi koru. Öldüğüm zaman, beni yıka, kefenle, güzel kokular sürerek defne hazırla. Sonra beni Resulüllah (s.a.v.)'in yanına götür ki, O'nunla ahdimi tazeleyeyim. Sonra annemin tarafına çevir. Sonra beni getir ve Baki Mezarlığı'na defnet."
Hasan (a.s.) vefat edince, ardından Resulüllah (s.a.v.)'in cenaze namazlarını kıldığı musallanın bulunduğu yere götürüldü. Namazını Hüseyin (a.s.) kıldı."
İmam Hasan (a.s.)'ın vefatından sonraki dönem
İmam Ali (a.s.)'a olan sevgi ve bağlılıkları ile bilinen Iraklı İmam Hasan (a.s.)'ın şehadetinden sonra Hz. Hüseyin (a.s.)'a gelerek kendisinin halife olmasını istediler.
"Hasan (a.s.) vefat edince, Iraklılarda hareketlenme başladı. Hüseyin (a.s.)'a Muaviye'nin hilafetten indirilmesi ve kendisine biat edilmesi hususunda mektuplar yazmaya başladılar.
Fakat Hüseyin (a.s.) onlara karşı çıktı. Kendisiyle Muaviye arasında bir ahid ve sözleşme olduğunu belirterek anlaşmanın süresi dolmadan onu ihlal etmenin kendisine câiz olmadığını vurguladı. Fakat Muaviye ölünce bu mesele üzerinde düşünmeye başladı." (el-İrşad, c. 2, s. 32)
Hikmetler
İmam Hasan (a.s.)'ın şehadetinden sonra Muaviye ile yapılan anlaşmaya neden sâdık kaldığı sorulabilir.
Muaviye, Emevî hanedanının düşünce yapısına sahip ve İslam karşıtı bir zihniyete sahipti.
Ancak uyguladığı siyasetle bir yandan Hz. Osman'ın şehadetini ve diğer yandan da İmam Hasan (a.s.) ile yaptığı barış anlaşmasını lehine kullanarak, icraatlarına İslamî bir kılıf yapmıştır.
Halkın nazarında dinî hükümlere riayet eder görünmesi, gerçek kimliğini gizlemekte idi.
İmam Hüseyin (a.s.)'ın Muaviye'ye böyle bir ortamda kıyam etmesi, silahlı bir ayaklanmaya kalkışması halkın tepkisini çekecekti. Ve çok kurnaz olan Muaviye bu durumu iktidarı ele geçirme hareketi olarak halka anlatacaktı.
Ancak İmam Hüseyin (a.s.)'ın kıyamı, hakkın bâtıla karşı olan mücadelesidir. Bu yüzden en uygun zamanı beklemiştir.
Şartlar olgunlaşmadığı için de Muaviye dönemini ağabeyi İmam Hasan (a.s.) gibi sessiz geçirmiştir." (Prof. Dr.
Haydar Baş, İmam Hüseyin eserinden)