Prof. Dr.
Haydar Baş'ın gazetemizde 11.07.2012 tarihli yayımlanan yazısıdır
100'den fazla ülke liderinin Paris'te bir araya gelmesine sebep olan Suriye, toplantıda yer alan pek çok ülkeden daha demokratik ve özgürlükçüdür.
Esas gayenin başka olması, ABD müttefiki veya yanlısı bu ülkeleri bir araya gelmeye mecbur etmektedir.
Türkiye de bu toplantıdaki yerini aldı.
Kendine ait söylemler ile değil, Arap Baharının gerektirdiği ifadeleri kullanarak…
Ancak Suriye'nin iç işlerini değerlendiren Türkiye'de de iç işler hayli karışık ve halledilmeyi beklemektedir.
Samsun'da dere ağzına ve yakınına yapılan TOKİ evlerinin sel sularında kalması ile yaşanan ölümlerin gündeme getirdiği çarpık yapılaşma...
KPSS sınavında soruların önceden bilindiği iddiası ile ÖSYM'ye olan güvenin yeniden yitirilmiş olması...
Bozulan ekonomi...
Artan işsizlik...
Bunlara bağlı olarak rekor düzeydeki gasp ve hırsızlık vakaları...
Çözülen aile değerleri ve önüne geçilemeyen boşanmalar...
Daha da arttırılabilecek bu maddeler bir anda akıllara gelen acil meselelerimiz.
Bunların yanında bir de dış güçlerin de etkisi ile iç işlerimizde meydana gelen sorunlar var.
Yeni Anayasa yazım çalışmalarında, federatif yapıya geçişin sinyallerinin verilmesi...
Artan terör gündemi...
Yürekleri dağlayan ve her gün karşılaştığımız şehit haberleri...
Ruhban okulunun açılmasının tekrar gündem edilmesi...
4 ilimizde açılan çadır kentlerde 37 binin üzerinde Suriyeli vatandaşı her türlü hizmetlerinin devlet eli ile sağlandığı bir ortamda barındırmamız…
Yazılarımızda dönem dönem dile getirdiğimiz bir hakikati tekrar hatırlatalım.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, izlediği dış siyaset ile bugün kuruluş çizgisinden hayli uzaklaşmıştır.
Dışa bağımlı ve dışarıdan belirlenen gidişat iç politikadaki hayati konulara da yön vermektedir.
Ancak izlenen bu yol ne iç işlerimizi düzeltmekte, ne de dış politikada doğru adımlar atmamıza yardımcı olmaktadır.
Kaldı ki, bizi hangi sebep Suriye'nin iç işlerine karıştırıyor? Gayemiz Suriyeli Müslümanları korumaksa bunun yolu Suriye'ye sahip çıkmaktan geçmektedir.
Suriye Filistin'e sahip çıkmamış olsa idi, bugün Filistin olmayacaktı.
Lübnan veya Filistin'de Müslümanların saadet ve mutluluğu Suriye'nin garantörlüğünden geçmektedir.
Suriye devreden çıkarsa bu devletlerdeki Müslümanların can, mal, namus emniyeti kalmayacaktır.
Lübnan, Filistin ve Suriye ile mücadele eden ise İsrail'dir.
O halde ciddi bir muhasebe ile karar vermek gerekmektedir.