Prof. Dr. Haydar Baş'ın 29.09.2016 tarihli yazısıdır.
FETÖ'nün darbe girişimi ve akabinde yapılan soruşturmalarından dolayı toplumsal sorunları bir kenara bırakan hükümetin bir an evvel tedbir alması gerekiyor. Toplu taşıma araçlarında yaşanan iki olay esasen milletimizin yaşam şartlarında ne kadar zorlandığını göstermekte. Açlık sınırının asgari ücreti geçerek 1386 TL'ye ulaştığı günümüzde, yoksulluk sınırı 4 bin 515 TL'ye baliğ oldu.
Tencere kaynatmayı unutan vatandaşların, her gün ekranlarda seyrettiği terör haberlerini, ölenlerin cenaze merasimlerini gördüğünü unutmayın. Siz bunlara stratejik ortak denilen ABD'nin vatandaşlarını ülkeye geri çağırma haberlerini, Gaziantep'deki "AVM'lere girmeyiniz bomba patlayabilir" uyarılarını, güvenlik gerekçesi ile kapanan konsoloslukları da ekleyin. Ortaya cinnet toplumundan başka bir şey çıkmıyor.
15 Temmuz darbe kalkışmasının ardından iki darbe girişimi daha yapılacağı konuşulmuştu.
Bizler, askeriyede denenen ve başarısız olunan bu darbenin sonrasında vuku bulacak diğerleri için, "ekonomi sahasında veya toplumsal olaylarla da patlak verebilir" ikazında bulunmuş ve eklemiştik: "Hırsızlığın, gaspın, sokak cinayetlerinin, dağılan ailelerin, kadına şiddetin, intiharların, çocuk tacizlerinin bu kadar arttığı bir toplumda hassas ortamdan yararlanmak hiç de zor olmaz." 20 yıldır FETÖ hakkındaki ikazlarımızı dikkate almayan hükümetin şimdi "Kandırıldık" diyerek on binlerce insanı örgüt bağını tam araştırmadan işten çıkarmasının oluşturacağı ekstra açlığı ve yoksulluğu da ekleyerek yaşanabilecek toplumsal kalkışmanın boyutunu varın siz düşünün.
Türk milletinin bir ve beraber hareketi ile engellenen kalkışmanın tekrar etmemesi elbette demokrasi ve geleceğimiz adına temennimiz. Ancak bu noktada sivil iradenin dik duruşu "devlet baba" tarafından da desteklenmelidir.
Hükümet, ona sahip çıkan vatandaşının cinnet halinin sebeplerini bir an evvel çözmeye mecburdur.
En başta "devlet baba"nın, sosyal devlet anlayışı ile, borç içinde kıvranan vatandaşa yaşayabileceği geçim şartlarını temin etmesi gerekiyor.
Kredi kartlarının taksit sayılarını arttırmak bu manada bir çözüm olmayacaktır.
Çözüm, dar gelirli vatandaşın cebine devletin para koymasıdır.
Devletin vatandaşına bu manada sahip çıkması mevcut kapitalist sistemde yer almaz. Bunu sağlayacak tek model, bize ait olan
Milli Ekonomi Modeli'dir.
Devletimizin bir an evvel dünyada uygulanmaya başlayan bu modeli dikkate almasını tavsiye ediyoruz.
Yine, vatandaşlarımıza hayata geliş gayesini hatırlatmaya da mecburuz.
Kulluk gayesi, Allah rızası istikametinde yaşama, düşene el tutma gibi inancımız ile şekillenen kültürel değerlerimiz maalesef kalmadı. Yaşama tutunabilmek ve toplumsal barış içinde yaşamak için İslam ile vücut bulan değerlerimizi vatandaşlarımıza tekrar kazandırmalıyız.