Prof. Dr.
Haydar Baş'ın gazetemizde yayımlanan 18.02.2016 tarihli yazısıdır
İmam Muhammed bin Ali'den yani İmam Muhammed Bâkır'dan sonra nasp edilmiş altıncı imam, İmam Ca'fer'dir. Emeviler'in yıkılıp Abbasilerin kurulma dönemine denk gelen imameti, tıpkı ceddi
İmam Ali, dedesi İmam Hasan gibi halifeliğin teklifle kendine sunulması hadisesiyle karşılaştı.
Ancak yarenlerinden değil de dindar gözüken ve
Ehl-i Beyt'i kullanmak isteyen Abbasilerin oyununa gelmeyerek onlardan gelen halifelik teklifini yakmıştır.
Hilafetin Allah tarafından kendisine verildiği nasbedilmiş İmam Ca'fer dönemi, babası henüz hayattayken başlattığı Ehl-i Beyt mektebini bir üniversite haline getirildiği üstün ilim çağıdır. Malum, Ehl-i Beyt mektebinin hadis yazan ilk âlimi İmam Ali'dir. Esasen Hz. Ali'nin, ilmi yazıya geçirmesi bizzat Resûlullah'ın emriyledir.
İmam Muhammed Bâkır'dan babaları kanalıyla şöyle rivayet edilir: "Resûlullah (sav) Ali'ye: 'Sana söylediklerimi yaz' buyurdu. Ali, 'Ya Resûlullah (sav) unutmamdan mı endişe ediyorsunuz?' diye sordu.
Resûlullah (sav): 'Hayır, unutmandan endişe etmiyorum çünkü Ben Allah'tan senin hafızanı güçlendirmesini ve senin unutmamanı istedim. Bunları ortakların için yaz' buyurdu. Bunun üzerine Ali, 'Ya Resûlallah (sav), ortaklarım kimlerdir diye sordu?'
Peygamber buyurdu ki: 'Ortakların senin evlatlarından olan imamlardır. Allah onlar sebebiyle ümmetime yağmur yağdırır, onların sebebiyle duaları kabul olur. Allah onların sebebiyle belaları giderir ve onların sebebiyle gökten rahmet iner.' Ve Hasan'ı işaret ederek, 'bu onların birincisidir' dedi. Ardından Hüseyin'i işaret ederek, 'imamlar bunun evlatlarındandır' buyurdu."
Şii dünyanın hadis kaynakları olarak bilinen Camia, Cifr, Hz. Ali'nin Mushafı ve Hz. Fâtıma'nın Mushafı olarak bilinen kaynak eserler bu şekilde meydana gelmiştir.
Bunlar Ehl-i Beyt'in ilk temel hadis kaynaklarıdır.
İmam Ca'fer'e biri gelerek dedi ki, "Ey Resûlullah'ın oğlu! Resûlullah kendi zamanında gerekli olan her şeyi halka iletti mi?"
İmam, "Evet, kıyamet gününe kadar muhtaç oldukları her şeyi kendilerine iletti" dedi.
Adam, "Onlardan zayi oldu mu hiç" diye sordu.
İmam Ca'fer, "Hayır, onlar Resûlullah'ın Ehl-i Beyt'inin yanında mevcuttur" buyurdu.
Bu hadis külliyatı, bir imamdan diğerine bir sandık içinde nakledilmiş emanetlerdir.
Camia için İmam Muhammed Bakır (as) şöyle buyurdu:
"Bizim yanımızda Ali'nin kitaplarından yetmiş arşın uzunluğunda bir sahife var, biz bu sahife de yazılı olanları izler ve onun sınırlarında dışarı çıkmayız. İmam, 'Ali, bu sahife de bütün ilimleri, yargı ve mirasla ilgili her şeyi yazmıştır.'
Cifr kitabı için İmam Cafer Sâdık şöyle dedi: "Bizim yanımızda kenarlarına kadar dolan öküz derisi üzerine yazılmış olan Cifr kitabı var. Bu kitap geçmişte vuku bulan ve kıyamete kadar gelecekte vuku bulacak olayları içermektedir." Hz. Ali'nin (as) Mushafı konusunda İmam Ca'fer Sâdık (as) şöyle diyor:
"Resûlullah (sav) Ali'ye dedi ki, 'Ey Ali! Kur'an yatağımın arkasında Mushaf'ta, ipek levhalarda ve kâğıtlarda yazılıdır. Yahudilerin Tevrat'ı kaybetmeleri gibi onları kaybetmeyin. Bunun üzerine Ali onları sarı bir örtü içine koyup topladı."
Bu Mushaf'ta sureler nüzul sebebine göre, ayetler hiçbir değişikliğe uğramadan, Peygamber'in imlası, Hz. Ali'nin hattı ile yazılmıştır. Ayetlerin indirilmesinin nedeni, nerede, ne zaman, ne maksatla olduğu, ayetten kimlerin kastedildiği, bütün özellikleri ile zikredilmiştir.
Hz. Fâtıma'nın (as) Mushafı için Hammad b. Zeyd, İmam Cafer'den şöyle nakleder: "Allah-u Teâlâ Peygamber'inin ruhunu aldığı zaman, o hazretin vefatından dolayı, zorluğunu Allah'tan başka kimsenin bilmediği bir üzüntü ve keder sardı. Bu nedenle Allah onunla konuşup üzüntüsünü gidermesi için bir melek gönderdi. Fâtıma bunu Ali'ye bildirdi. Ali de ondan tüm duyduklarını yazdı. Böylece Hz. Fâtıma'nın Mushafı oluştu. Onda gelecek ile ilgili haberler vardır."
Yani bir sandık içinde bir imamdan diğerine geçen emanetler henüz Resûlullah (sav) hayatta iken kendinden duyularak yazılmaya başlanan bu hadislerdir.
Şii dünyasından hadisler direk Resûlullah'a (sav) ve Hz. Ali'ye (as) dayandığı için bir rivayet zincirine gerek yoktur. Sahih olmaları dayandıkları kaynaktandır.
İmamların hepsi de bu hadis külliyatına göre hüküm vermiştir.
Şia hadis külliyatı, imamlara sorulan sorular karşısında bu hadislerle verilen cevapları yazmıştır.
İmam Cafer Efendimiz döneminde İmam'ın ashabı direk Hz. Resûlullah'tan gelen bu hadislerin yazımına ve derlenmesine büyük önem vermiştir. Öyle ki, bugün bilinen 400 eser telif edilmiştir.
İmam Cafer'den Ehl-i Sünnet dünyasının ileri gelen âlimleri de hadis rivayetinde bulunmuştur.
İbn-i Şehraşub, 'Menakıb-u Ali b. Ebi Tâlib' adlı kitabınca Ebu Nuaym'ın 'El Hilye' kitabından naklen şunu yazmaktadır: "Ömer b. Mıkdam demiştir ki, içinde İmam Sâdık'ın sözü bulunmayan bir fıkıh, hadis, nasihat ve hikmet gibi alanlarda yazılmış tek bir kitap yoktur. Bu eserlerin tamamı, Cafer-i Sadık şöyle buyurmuştur diye başlar. Bunu Ehl-i Sünnet'in önde gelen tefsircilerinden olan Nakkaş, Salebi, Kuşeyri ve Kazvini kendi tefsirlerinde nakletmişlerdir."
Yine İbn-i Şehraşub, İmam Malik, İmam Şafii, Hasan b. Salih, Ebu Eyyub, Sistani, Ömer b. Dinar, Ahmed b. Hanbel'in, İmam Cafer'den hadis naklettiğini vurgular.
Şii ve Sünni hadis külliyatının oluşumunda temel diyebileceğimiz büyük imam, İmam Ca'fer de babası ve dedeleri gibi hilafet elimden gitmesin diyenlerin koltuk sevdası uğruna şehit edilmiştir.
Mansur Devaniki tarafından hazırlatılan zehir içirilerek, kameri 148 senesinde Şevval ayında zehirlenmiştir. Mübarek kabri, dedesi İmam Zeynelabidin ve babası İmam Muhammed Bâkır'ın yanında Baki Mezarlığı'ndadır.
Allah şefaatlerinden ayırmasın.