Prof. Dr. Haydar Baş'ın Ekim 2012 tarihli yazısıdır.
Allah'a varmanın yolu zikirden geçer.
Genelde ibadete mazeret olsun diye, insanlar, "Allah'ın ibadete ne ihtiyacı var ki?" derler. İbadeti zevk haline getiremeyen insanların genelde söylediği şeydir bu.
Öyleyse akla şu soru gelebilir: "İbadetleri yük olmaktan kurtararak zevk haline getirmenin bir yolu var mıdır?"
Cevaben şunları söyleyebiliriz: Elbette Allah'ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Allah, mutlak gücün, mutlak hakikatin, mutlak mutluluğun, mutlak huzurun kendisidir.
İhtiyaç sahibi olan bizleriz. Allah Samed'dir. Hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Biz huzura muhtacız, kuvvete muhtacız, kudrete muhtacız. Eğer kul Rabbiyle beraber olamazsa, O'ndan razı olmazsa, kim ne derse desin, dıştan ne kadar şatafatlı, şanlı görünürse görünsün, o insanın içi koftur. Onda mutluluk yoktur.
Niye?
Çünkü Rabbinden razı değil, Yaratanınla barışmadı ki! Hep O'na ters düşmüş. Mutluluğu, huzuru hep yanlış yerlerde aramış, tabii ki bulamamış. Bulamaz da...
İşte O'na varmanın da, O'nunla beraber olmanın da, huzurlu olmanın da bir tek kestirme yolu var: Allah'ı zikretmek.
Bir gün Hz. Ali Efendimiz, Fahr-i Alem Efendimiz'e geliyor; "Ya Resulullah! Bana öyle bir yol tarif et ki, beni, kısa yoldan Allah'a vasıl etsin" buyuruyor.
Hz. Fahr-i Alem Efendimiz de, Hz. Ali Efendimize kelime-i tevhidi telkin ediyor. Tevhit o kadar büyük bir sevaba layıktır ki, "Kim ihlas ve samimiyetle la ilahe illallah derse cennetliktir." Burada "ihlas ile söylemekken kasıt Allah ile beraber olmaktır. Yani ihsan halidir.
O kadar büyük bir ibadettir ki bu; hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz, "Ben size öyle bir ibadetten bahsedeyim ki, sizin cihad etmenizden daha efdal olsun, servetinizi tasadduk etmenizden daha faziletli olsun" buyuruyor.
Sahabiler o ibadetin ne olduğunu sorduklarında Peygamber Efendimiz, "La ilahe illallah cümlesine devam etmenizdir" buyuruyor.
Biz burada sadece iki örnek verdik. Bu örnekler sayılamayacak kadar çoktur.
Hülasa edersek; Cenab-ı Hakka yakınlık mutlak huzurun tek adresidir. Yapmamız gerekenler apaçık beyan edilmiştir. Kulluk şuuruyla ortaya koyacağımız hayat bizi ihsan haliyle buluşturacaktır. Bu da hem fert, hem de cemiyet olarak kurtuluşumuzun yegâne reçetesidir. Allah cümlemizi muvaffak eylesin..."