Prof. Dr. Haydar Baş'ın gazetemizde yayımlanan 03-06-2011 tarihli yazısıdır
Toplumsal hadiseler, birbirine bağlı olarak ve karşılıklı etkileşim içinde doğar ve gelişirler.
Ekonomik siyasi, hukuki, sosyal vb. sahalardan herhangi birinde cereyan eden çalkantı veya dengesizlikler, diğer alanlara da kendiliğinden yansır ve toplum bünyesini sarar.
Sınıf farklılıkları ve iktisadi dengesizliklerin uzun bir tarihi süreç içerisinde halkı patlama noktasına getirmesiyle beraber ortaya çıkan Fransız İhtilali, siyasi, hukuki, felsefi birçok sahada etkisini göstermiş, milliyetçilik ve hürriyet gibi siyasi içerikli pek çok kavramın hızla yayılmasına ve taraftar bulmasına sebep olmuştur.
Yani büyük ölçüde ekonomik eşitsizlikler sebebiyle ortaya çıkan bir sosyal patlama, felsefi, hukuki, siyasi, kültürel sahalara yayılmıştır.
Aynı durumu tarihi seyir içinde cereyan eden sosyal hareketlerin hemen hemen tamamında müşahade etmek mümkündür.
Çoğunlukla ekonomik sahada yapılan yanlış uygulamalar, gelir dağılımındaki dengesizlikler, toplumda zengin-fakir uçurumunun giderek artmasına sebep olmuştur.
Bu duruma insanların ilahi ölçülerden ve vahyin hakikatlerinden mahrum oluşunu da eklersek yere, zamana, şartlara ve cemiyet yapısına bağlı olarak toplumlarda önüne geçilmesi mümkün olmayan patlamalar meydana gelmesi kaçınılmazdır.
Nitekim iktisadi dengesizlikler, tarih boyunca pek çok sosyal çalkantıya zemin hazırlamıştır.
Rusya'yı 1917 İhtilali'ne sürükleyen olayları tahlil ettiğimizde iktisadi durumun ve toprak meselesinin halk hareketlerini ateşleyen fitil olduğunu görüyoruz.
Büyük toprak sahiplerinin arazilerinde karın tokluğuna çalışan Rus köylüsünün ekonomik durumu son derece kötüydü. Toprak, üretim aracı olarak belli ellerde bir üstünlük vesilesiydi.
Büyük şehirlerde, fabrikalarda çalışan işçilerin durumu da bundan farklı değildi. İnsanların ilahi hakikatlere olan yabancılığı da tabloya eklenince, sömürünün farklı bir şekli olan komünizm, Rusya'da kendine vatan buldu. Ve böylece halk kitleleri bir çukurdan çıkıp diğerine düşmüş oldular.
Bugün dünya genel anlamda, daha farklı bir görüntüye bürünmüştür. Sömürü, artık ülkeler hatta kıtalararası bir şekil almıştır. Küreselleşme bu sömürünün 21. yüzyıldaki adıdır.
Dünya farklı bir görünüm almıştır. Ancak ekonomik buhranların, toplum hayatında tehlikeli gelişmelere sebep olduğu ve olacağı gerçeği değişmemiştir. Ve bu hakikatten hareketle, başta yetkililerimiz olmak üzere millet olarak, bugün içinde bulunduğumuz durumu iyi değerlendirmemiz şarttır.
İnsanımız belli bir zamandan beri kabul etsek de, etmesek de manevi eğitimden büyük ölçüde mahrum kalmıştır.
Öte yandan IMF'ye endeksli politikalar sebebiyle girilen ekonomik kriz, insanlarımızı tam manasıyla canından bezdirmiştir.
Krizi aşmak için başvurulan reçeteler ise ekonominin can damarı ve milletin can simidi olan emtiayı ve onun karşılığı olan parayı belli ellerde stoklaştırmaktan başka bir işe yaramamaktadır.
Bu durum toplumlardaki uçurumların giderek büyümesine, zenginin daha da zenginleşmesine, fakirin belinin daha da bükülmesine sebep olmaktadır.
Bu manzaraya insanımızın manevi gelişimden ve din eğitiminden uzak kalışını da ekleyelim ve ortaya çıkan tabloya bir bakalım...
Maalesef bu tablo ciddi sosyal patlamalara gebedir. İşçi, esnaf, memur sokağa dökülmüştür. Hiç bir kesim, halinden ve durumundan memnun değildir.
O halde çözüm nedir?
1) Her zaman, her vesilesiyle ifade ettiğimiz üzere üretim mukabili emisyon hacmini genişleterek halkı topyekün çalışmaya ve üretmeye teşvik edecek bir milli ekonomi anlayışı acilen hayata geçirilmelidir.
Bu vesileyle para, belli ellerde tekelleşen bir unsur olmaktan çıkarak topluma yayılacaktır.
2) İnsanımızın manevi eğitime giden yolda önünü açacak, bilhassa gençlerimizi bu doğrultuda yetiştirecek bir milli eğitim anlayışı uygulamaya konmalıdır.
Bu eğitim her yönüyle "milli" olmalıdır ki, gençlerimiz başka kültürlere kompleksle yaklaşmasın, problemlerinin çözümünü dışarıda aramasın; kendi değerlerine, kendi kaynaklarına yönelsin, kendine ve milletine güvensin.
Bu anlayışı hayata geçirebilirsek ekonomi başta olmak üzere her sahada aşılmayacak kriz ve problem kalmayacaktır.