İnsan olmakla, meslek sahibi ya da makam sahibi olmak meselesi genelde birbirine karıştırılır. Hâlbuki öyle değildir. İnsan olmanın gerekleri var. İnsanı insan yapacak bir takım hasletler var, vasıflar var, vazifeler var. Meslek sahibi olmanın da ayrı vazifeleri, ayrı sıfatları var.
Basit bir misalle konumuzu açalım. Mesela doktorluk bir meslektir. Hâkimlik bir meslektir. Hamallık bir meslektir. Çöpçülük bir meslektir. Çiftçilik bir meslektir. Öğretmenlik bir meslektir. Bunları çoğaltabilirsiniz.
Şimdi insan olmakla hâkim olmak ayrı şeylerdir. Günlük hayatta çok duyarız, "Sanatının ehli ama adam değil" ya da "İyi bir doktor ama adam değil" diye... Burada "adam değil" ifadesinden kastedilen, "ahlak-ı hamide sahibi değil"dir. Bizim ifade etmeye çalıştığımız "insan olmak"tan uzaktır.
Peki, ne olması lazım ki bu, insan olsun, adam olsun? Ne yok onda ki adam olmasın? Onda noksan olan nedir?
Halk arasında şöyle bir hikâye nakledilir: Adamın bir tanesi oğluna, "Oğlum! Senden, adam olmaz!" der dururmuş. O da babasına inatla, "Benden mi adam olmaz?" diyerek zamanın tedrisatını tamamlamış, bürokratik kademelerden geçmiş, neticede bir mülki amir, bir beldenin valisi olmuş.
İşbu ya, "Senden adam olmaz!" diyen babasını da huzuruna çağırtmış. "Baba bak! 'Senden adam olmaz!' derdin. Gördün mü ben vali oldum" demiş.
Bunun üzerine babası şu anlamlı karşılığı vermiş: "Oğlum! Ben sana 'vali olamazsın' demedim ki. 'Adam olamazsın' dedim. Adam olan babasını ayağına çağırır mı?" Bu, işin nüktesini en güzel anlatan örneklerden biridir.
Tekniği yakaladın ama ahlak nerede?
Birçok vesileyle şunu anlatmaya çalışıyoruz: Din, meslek sahibi yetiştirmez. Bizde bazı arkadaşlar, Batı dünyasının teknolojik ilerlemesine bakarak nerede ise dinini değiştirecekler. Sanki onları bu noktaya getiren dinleri imiş gibi...
Doğru, batılı, sanatında, teknolojisinde ileri gitti. Bir noktaya geldi ve bunu değerlendirdi. Diyorlar ki: "Bak! Hıristiyanlar ilerledi." Öyle değil o. Hıristiyan olduğu için ilerlemedi. Tabir-i caizse biz, ona, "tekniği yapamazsın" demedik. "Adam olamazsın" dedik.
Bunu anlamak için; tekniği elinde bulunduran Batı'nın İslam coğrafyasında estirdiği teröre bakmak yeterlidir. Gittikleri her coğrafyaya zulmü taşıyan bir zihniyetten medeni diye söz etmek imkânsızdır. Teknik yakalanmış ama ahlak yakalanamamış.
Medeniyet ahlaklı olmaktır
Medeniyet; adam olmaktır, insan olmaktır. Medeniyet hâli, insanın insan olması hâlidir. İnsanın insan olması, gerçekten insanları sevmesidir, yol yapması değil...
"Ben onları seviyorum." "Nasıl seviyorsun?" İspatı yok. İnsanlara haksızlık etmemek, zulmetmemek, iftira etmemek, koğuculuk-dedikodu yapmamak, hırsızlık yapmamak, insanlarla iyi geçinmektir medeniyet...
Eskiden, komşu tuz almaya gelir, şeker almaya gelir, gaz almaya gelirdi. Sen de verirdin, o da verirdi. Bu bir güzelliktir. Bir maneviyattır. Bir alış-veriştir.
Günümüz dünyasında ise kapı komşumuzu tanımaz hâle geldik. "Selamün aleyküm" diyorsun, sana böyle bakıyor. Değerlerimizden öyle koptuk ki. Herkes birbirine sui- zanla bakıyor.
İşte bu suizanın kalkmasıdır insanlık. Açın karnını doyurmaktır. Çıplağı giydirmektir. Kamunun yararına, menfaatine davranışlarda bulunmaktır. Her şeyin üstünde bütün bunları Allah için yapmaktır. Allah'ın rızasını gözeterek, "Allah, beni sevsin" diyerek yapmaktır. Ahiret hesabını önüne koymaktır.
Kısacası, bunun adı insanlıktır. Bu hasletlere sahip olan insan bir de mükemmel mânâda meslek sahibi kılarsanız; o, hem mükemmel insan olur, hem de mükemmel meslek sahibi olur.
Toplumun örnek insana ihtiyacı var
Bugün toplumun ihtiyacı örnek insan modelidir. Mesela kanaatimizi kaybettik. Niye? Bu model önümüzde yok da ondan. Beş alan da memnun değil, bin beş yüz alan da memnun değil, milyon alan da memnun değil, trilyon alan da memnun değil. Kimse memnun değil.
Sanki toplum ruhani bir açlık dönemine girmiş durumda. Niye? Örnek insan modelinden uzağa düştük. Artık örneklerimizi seçemiyoruz. Çocukluk yaşımızda bize yakınlarımız, "Filancı gibi ol! Filan ağabeyin gibi olacaksın! Filan amcan gibi olacaksın!" derlerdi.
Şimdi öyle mi? Ya böyle bir örneğe yönlendirme yok ya da yanlış örneklere yönlendirme var. İkisi de Türk toplumu için tehlikeli.
Öyleyse yapılacak şey çok net ve basittir. İslam'ın bize kazandırdığı, Resûlullah'ın (s.a.a.) ve Ehl-i Beyt'in ortaya koyduğu ahlak-ı hamideyle fert fert donanmak zarureti vardır. Bu mânâda örnek olan insanlarla hemhâl olmak şarttır. İnşaallah bu gerçekleşir ve özümüze döneriz. Çünkü buna toplum olarak çok ihtiyacımız var." (Prof. Dr.
Haydar Baş, İcmal Dergisi Nisan 2014)