Prof. Dr. Haydar Baş İcmal Dergisi Ekim 2011
Nefsin en fazla itiraz ettiği konu, ölümden sonra dirilmektir. Aslında, ölümden sonra dirilmeyi kabul etmek insanın kendi menfaatinedir.
Öyle ya, dirileceksin; ebedi bir hayat seni bekliyor, daha ne istiyorsun. Fakat nefis bu vadide o kadar enterasan bir yokluğa mahkum ki, şeytanla işbirliği yaparak, insanı bir kurt gibi kemiren, "Nasıl dirileceksin ki?" benzeri soruları sorar ve sordurur.
Bir gün Hz. Fahr–i Alem Efendimiz'in huzuruna müşriklerden bir tanesi geliyor. Yerden bir kemiği alıyor. Ufalıyor. "Ya Muhmammed! Şu, ufalanmış kemik, un haline gelmiş şu parçalar mı dirilecek? Bunu mu demek istiyorsun?" diyor.
Sure–i Yasin'de Allah, manayla yüklü bir ayetle bu inkara cevap veriyor: "Ateşle odunu birarada tutan Rabbinin mi, seni diriltmeye gücü yetmeyecek?!"
Kerestenin, odunun bünyesinde ateş de var, su da var. Yaktığın zaman ondaki su yanmasına mani olmuyor. Durduğu zaman da onu yakmıyor. Bu iki zıt kutbu biraraya toplayan Rabbinin mi öldükten sonra seni diriltmeye gücü yetmeyecek?!
Bu ne muazzam bir hakikat…
Öyle zıt kuvvetleri biraraya getiriyor ki Allah, bakıldığı zaman "pes" dememek mümkün değil. O iradeye, "Sen benim Rabbimsin" dememek mümkün değil. İşte buradan hareketle insan, tefekkür etmeli ve Cenab–ı Hakk'ın iradesine teslim olmalıdır.
Devenin yaratılışındaki hikmet
"
Şu devenin yaratılışına baksana" diyor Allah. Acaba ne var bu devede ki, Allah onu örnek gösteriyor. Çok ilginçtir, devenin ayaklarına bakın.
Devenin ayakları öyle enteresan bir tarzda halkedilmiş ki, kuma bastığı zaman batmaz. Koskoca bir hayvan…
Allah onu şamar gibi yapmış. O nedenle, bir ineği çöl şartlarında yürütemezsiniz. Şu nükteye bakın! O şartlarda, o hayvana nasıl bir ayak lazımsa, Allah onu ona verdi.
Sırtındaki nedir devenin? Hörgüç. Gıdasını ve suyunu o hörgüce stok eder. Allah ona öyle bir fıtrat ikram etti ki, bir hafta yol yürüyecek, o yolda su yoktur, bir hafta boyunca yolda onu kullanır.
Bütün bunlar bir tesadüfün neticesi olabilir mi? Bunu yapan bir irade, bu iradenin de bir hesabı var: "
Ölecek ve de dirileceksiniz."
Müslüman, ahiret gününe inanacak, bu imanı taşıyacak ki, ahirette kurtulanlardan olsun.
Ahirete imanın insan psikolojisine, karakterine büyük etkisi vardır. Düşünün ki, yapacağınız her işten hesaba çekileceğinizi kabul ediyorsunuz.
Yürüdüğünüz toprak üzerinde bir karıncayı bile incitemezsiniz. Yine düşünün ki, yaptığınız hiçbir şeyin hesabını vermeyeceksiniz; işlemeyeceğiniz cinayet, yapmayacağınız gasp kalmaz.
Kısaca ahirete iman, aynı zamanda toplum hayatının teminatıdır. Bunu kaybedersek, toplumdaki ahenk, düzen, nizam da kaybolur.
Öyleyse şunu büyük bir imanla söyleyebiliriz: Biz topluma sadece ahirete imanı nakşedebilsek hiçbir sıkıntımız kalmaz. Ahiret inancının hayata yansımasıyla birlikte, gerek fert, gerek aile, gerek cemiyet ve insanlık olarak elde edeceklerimizin boyutları anlatılmayacak kadar çoktur.
Ama ne hikmetse, insan kendi lehine olan çok şeyi terk eder de aleyhinde olan yanlışların ardından koşar. Allah, yanlışları terk edip, hakiki manada ahirete iman etmeyi cümlemize nasip etsin.