Prof. Dr.
Haydar Baş'ın gazetemizde 07.03.2012 tarihli yayımlanan yazısıdır
Paylaşım savaşlarının devam ettiği günümüzde, küçük bir azınlık dünya kaynaklarını ve bireylerin emeğinin karşılığını elde ederken, geri kalan milyarlar açlık ve yoksulluğa mahkum edilmiştir.
Oysa ekonomi politikalarının temel hedeflerinden birisi gelir dağılımında adaletin temin edilmesi olmalıdır.
Ancak "adil gelir dağılımı" mevcut düzende yakalanamamış ve hatta sistemin doğasına aykırı bulunmuştur.
Kapitalizmin hakim olduğu ABD'de 1998 verilerine göre 35.3 milyon kişi günde 1 ABD dolarının altında gelir elde etmektedir.
Türkiye'de 2003 yılı itibariyle nüfusun en yoksul yüzde 10'luk kesimi gelirin yüzde 1.9 unu almakta idi.
Toplumlarda elbette ki her bireyin diğerine eşit miktarda gelirinin olması beklenemez. Ancak bireylerin gelirleri arasında toplumsal dokuyu zedeleyecek bir uçurumun da oluşmaması gerekir.
Gelir dağılımının düzeltilmesi sosyal adaleti sağlayacağı gibi, ülke ekonomileri için sürekli büyümenin de önünü açacak olan yoldur.
Mevcut sistemlerde adil gelir dağılımını bozan pek çok yanlış uygulama vardır.
Liberal anlayışa göre, devlet altyapı, güvenlik, asayiş vb. konularla uğraşmalı, ekonomi ve ticarete girmemelidir.
Bu durumda hükümetler, kamu harcamalarının finansmanı için yüksek faizlerle iç ve dış borç alma yoluna gitmişlerdir.
Zaman içersinde alınan borçların faizlerini dahi ödeyemeyen devletler, halktan aldığı vergiler ile bu açığı kapamaya çalışmıştır.
Faizle satın alınan paraların vergilerle karşılanmaya başlaması, ülkelerin kaynaklarının ve gelirlerinin faizle birlikte global sermaye gruplarına sunulmasını neticesini doğurur.
Diğer taraftan gelişmekte olan ülkelerin merkez bankaları bağımsız hale getirilmektedir. Devletler senyoraj gelirinden vazgeçmekte, başta ABD olmak üzere parasını basan ülkelerden aldıkları "hard currency"ler ile emisyon açığını kapamaya çalışmaktadır.
Bu durum emeğin ve üretimin para alınan ülkeye transferinden başka bir şey değildir.
Gelir dağılımındaki dengesizliğin önemli bir sebebi de faizdir. Paranın faiz kanalı ile tekelleşmesi, piyasada herkesin ihtiyaç duyduğu anda üretim ve tüketim faaliyetlerini yapmak için bulunmamasına, paranın belli ellerde toplanmasına sebep olur.
Milli Ekonomi Modeli'ni yukarıda yanlışlarını saydığımız sistemlerden ayıran üç özelliği vardır. Bunlar, sürekli büyümeyi temin etmesi, işsizliği önlemesi ve adil bir gelir dağılımını sağlamasıdır. Zaten bu üç özellik bir bütünün parçalarıdır.
Gelir dağılımını bozan unsurlar Milli Ekonomi Modeli içinde yer almamaktadır. Milli Ekonomi Modeli adil gelir dağılımını getirir.
Tezimize göre, Devletin asli görevlerinden birisi, senyoraj hakkını kullanarak ülke içinde yeterli miktarda yerli paranın bulunmasına ve piyasalara hakim olmasına imkan sağlamasıdır.
Devlet, piyasaları düzenleyen hakem rolünü üstlenerek, piyasaların belli başlı küresel güçlerin denetimine geçmesini engellemelidir.
Hem kaynakların, hem de paranın serbest hale gelmesi bireylere fırsat eşitliği tanır, gelirin adil paylaşımının önünü açar.
İsteyen herkese proje mukabili faizsiz kredilerin verilmesi, milli gelirin adil dağılımına sebep olur. Paranın tekelleşmesini de önler.
Milli Ekonomi Modeli'nde devlet vatandaşlarının gıda, barınma, eğitim, sağlık gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır. Bu haklar doğumla kazanılır.
Ve kapitalist sistemde yaşlandığında bir yük olarak görülen bireyler, MEM'de yaşlansa da tüketim yapacağı için birer ekonomik kıymettir.
Bu amaçla devlet, emisyon hacmini artırarak, proje mukabili üretimi teşvik ettiği gibi, sosyal devlet olmanın karşılığı olarak tüketici kesimi destekleyerek gelirin adil dağılımını sağlar.
Vatandaşlık maaşı, ev hanımlarının emekli edilmesi, doğum ikramiyesi, işsizlerin ve kimsesizlerin maaşa bağlanması, öğrencilere burs verilmesi gibi projeler gelir dağılımının adil olmasına katkı sağlar.
Bizim amacımız, en üst seviyede geliri olanlar ile en alt gelir grubu arasında belli bir dengeyi yakalamaktır.
Bu denge, dar gelirli kesimin gelirini yükselterek istenilen seviyeye çıkaracak, aynı zamanda toplumda eksik kalan tüketimi sağlayacağı için üreticinin ihtiyaç duyduğu pazarın oluşmasını temin edecektir.
Yani, adil bir gelir dağılımının, sürekli büyüyen bir ekonominin ve buna bağlı olarak işsizliğin halli bizim tezimizde, Milli Ekonomi Modeli'ndedir.
Bugün bütün insanlığın buna ihtiyacı vardır.