Prof. Dr.
Haydar Baş'ın İcmal Dergisi Temmuz 2017 tarihli yazısıdır.
Kur'an'ın ve de İslam'ın temel gayesi yeryüzünde yaşayacak olan insanın, insan olarak yaşayabilmesi için insani ve İslami vasıflara sahip olarak bir karakter, bir şahsiyet oluşturmaları ve bu şahsiyeti tekemmül ettirerek de Allah'ın rızasını kazanmalarıdır.
Nihai olarak her insanın vazifesi, Allah'ın rızasını kazanmaya dönük olması lazım. Her yaptığımız iş, ne olursa olsun, hangi cins ve nev'iden olursa olsun, kalbî boyutta Allah'ın rızasını kazanmaya dönük olması lazım.
Yani her işimizi "Allah, benden razı olsun" diye yapmamız lazım. Şayet insan yaptığı işlerde Allah'ın memnuniyetini ve de rızasını kaybedeceğini hisseder ve de anlarsa maddi olarak onun kârı ne olursa olsun, o işi mutlak surette Allah rızası istikametine çevirebilmesi, yönlendirebilmesi şarttır ve de esastır.
Aksi taktirde, maddi olarak kazanan insan, manen kaybetmiştir. Halbuki kulluk hayatı sadece bu dünyaya matuf bir hayattır ve de bu bir imtihandır. Bu imtihanı kazanmadan rıhletimiz, ebedi hüsranımıza sebep olabilir.
Bu münasebetle bizler Kur'an'ın beyan ettiği, tarif ettiği insan Cenab-ı Peygamber Efendimizin ölçüsünde, mikyasında olacağız. Kendi zannımıza göre bir insan olmak yerine, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) modelinde, şahsiyetinde bir insan olacağız.
İmanda zirve nokta
Peygamber Efendimizin (s.a.v.) hayatına baktığımız zaman en önemli özellikler şunlar:
Bakıyoruz ki sonsuz bir iman var. Peygamber Efendimizde Allah'a karşı, İslam'a karşı sonsuz bir iman var, itikat var. Hatırlarsanız, Kureyş'in ileri gelenleri, kendisine, "Sana bu Kureyş her şeyin en fazlasını verecek.
Servet istiyorsan istediğinin çok çok üzerinde; mevki istiyorsan, onun çok üzerinde; kadın istiyorsan, istediğinin çok üzerinde; her şeyin en fazlasını verecek.
Ancak Kureyş'in bir şartı var. İnandığın, yaydığın dinden vazgeçeceksin. Bundan vazgeçersen, biz sana her şeyin en fazlasını veririz" dediklerinde, Peygamber Efendimiz, çok manidar bir cevap veriyor.
Diyor ki: "Sağ elime güneşi, sol elime ayı verseler ben yaymakta olduğum, anlatmakta olduğum İslam'dan, Allah'tan bana bir emir gelmedikten sonra asla vazgeçmem. Benim maksadım, gayem Allah'ın rızasına vâsıl olmaktır. Allah'ın bana, 'Muhammed'im, Ben Senden razıyım' desin diyedir benim yaptığım iş."
Demek ki ölçü, Peygamber Efendimizin şahsında gördüğümüz şekliyle herhangi bir maddi çıkarla insanın inancını terk etmemesidir. Çıkarın miktarı ne olursa olsun, inancına sahip olmasını görüyoruz.
Peygamber'de görülen ilk ve en önemli husus budur. O'na her şeyi veriyorlar ama O onların hiçbirine tenezzül etmiyor. Dikkat edersek, günümüz insanı çok basit menfaatlerle ve de bahanelerle çok ciddi sapmalar içinde bulunuyor. "Bunu niye böyle yaptın?" diye soruyorsun. "Efendim ben şu işimi şöyle yapacağım. Bunu böyle yapacağım" diyor. Bunlar laf-ı güzaftır.
Ahirete imanın önemi
Allah'ın Sevgilisi'nde gördüğümüz ikinci önemli özellik; ahirete imandır. Günümüz insanının en fazla sıkıntıya düştüğü nokta kanaat-ı şahsiyem, öldükten sonra dirilip hesap verme noktasında düğümleniyor.
"Acaba ahiret hayatı olacak mı, olmayacak mı?" Halbuki Peygamber Efendimizin ve de ashabının hayatına baktığımızda, ahirete geçebilmek için adeta bir yarış var. Yani bir insan ölümünü temenni edebilir mi? Ama sahabede biz bunu görüyoruz.
Bu neden kaynaklanıyor? Ölümle, ölümden sonraki hayatla, ölümden evvelki dünya hayatını bu insanlar birleştirmiş. Yani ölüm perdesini kaldırmışlar.
Mevlana'mız da diyor ki; "Her iki dünya da yok oldu bende." Yani hem maddi dünya, içinde yaşadığımız dünya; hem de ahiret; "Bende bunların hepsi yok oldu. Sadece Allah sevgisi kaldı" diyor.
Demek ki bir Müslüman ahiretle dünya arasında çok uzun köprüler kurmayacak. Bunların her ikisi birbirine geçmiştir, birbirinin de mütemmimidir, tamamlayıcısıdır.
Zaten müslüman, sonu olan bir varlık değildir. Sonsuz bir varlıktır. Ezeli değil ve fakat ezelidir insan. Binaenaleyh bizim düşünce ufkumuz 60-70 yıllık hayatı kuşatan olmamalıdır.
Onu hem kuşatacak, hem de aşacak şekilde olmalıdır. O kadar sonsuz bir hayat için bir program içine girmeli ki insan, 60 yıldan sonrası için, 70 yıldan sonrası için, yani bu hayattan sonraki hayat için de hazırlığının tamam olması lazım.
Müslüman iki kanatlı bir kuştur. Birisi dünyada birisi ahirettedir. Her ikisi müsavi olursa uçabilir. Bunlar, Resûlulullah'ın mübarek hadislerinde ve de hayatında görülen unsurlardır. Günümüzün bence en büyük problemi bu konudadır. Sanki ölmeyeceğiz, sanki dirilmeyeceğiz gibi yaşıyoruz. Buna çok dikkat etmemiz lazım.
Müslüman emin insandır
Kur'an-ı Kerim'de bir tane, iki tane değil, çok ayet var. "Biz insanı bir kokmuş su damlasından yarattık" buyuruluyor. Neticede; gören, işiten, muhakeme eden, bu kadar icat, keşif yapan insanoğlunun aslı bir kokmuş su damlası. "Bir meniden ibaretsin" diyor
Allah. "Kalktın, haline bakmıyorsun da Bana isyan ediyorsun" diyor. Bu kadar kabiliyetin bu damla su içerisinde bulunması mümkün mü?
İşte Allah onu orada o hazine haline getiriyor ve tohum gibi yeşertiyor. Kısaca Kur'an'ın beyanları bize bu hayatın tesadüfi olmadığını ve bunun mutlaka sonunun geleceğini ve dirileceğimizi, hesap vereceğimizi, yaptığımız her zerrenin hesabını vereceğimizi haber veriyor.
Günümüzün en büyük problemi o ki bizde artık hesap verme endişesi kalmadı. Onun için "helaldi, haramdı" ayıran yok, ayırmıyoruz. "Gelsin ama nereden gelirse gelsin."
Kardeşim, alıyorsun ama bu helal midir? Onunla çoluk çocuğunu besliyorsun. Eskiler, "Bir lokma haram gırtlaktan aşağı giderse o bünye helak olur" derlerdi. Yani mânen kaybedersin.
Niye? Çünkü bu bir aşıdır. Süte bir damla yoğurt damlatırsın, koskoca 10-20 kg'lık süt ne olur? Tadı değişir, yoğurt olur. Eğer haramla sen bu helal bünyeyi ifsat edersen, aşılarsan o bünyede hayır kalmaz.
Binaenaleyh helal-haram hassasiyeti diye bir şey kalmadı. Onun için her şeyimiz bozulmaya başladı. İşin temeli buradadır. Yediğimize dikkat edeceğiz, içtiğimize dikkat edeceğiz, giydiğimize dikkat edeceğiz.
Arkadaşlarımıza dikkat edeceğiz. İnsanlığımızı çok güzel bir tarzda ve de şekilde ortaya koyacağız. "Müslüman o kimsedir ki insanların elinden ve dilinden zarar görmediği bilakis fayda gördüğü insandır" buyuruyor Peygamber Efendimiz (s.a.v.). Müslüman böyle bir modeldir. Müslüman'dan bütün insanların emin olması lazım.
Allah cümlemize böyle örnek Müslüman olmayı nasip eylesin...