Prof. Dr.
Haydar Baş'ın gazetemizde yayımlanan 25.02.2016 tarihli yazısıdır
Ehl-i Beyt imamlarının dokuzuncusu İmam Muhammed et-Taki'dir.
Allah'tan çok sakındığı, her zaman O'na sığındığı için Taki lakabını almıştır. O'nun El-Murtaza/Beğenilmiş; er-Razi /Hoşnut olan ve el-Cevad /İnsanlara Büyük İyiliklerde ve İhsanda Bulunan anlamında lakapları da vardır.
Çok ibadet eden İmam Cevad'ın iki rekat nafile namaz kıldığında, her rekatında Fatiha suresi ile İhlas suresini yetmiş kere okuduğu rivayet edilir.
Tarihi kaynaklarda İmam Cevad'ın 3 günlük iken konuşarak şehadet getirdiği yazar. İmam, 7 yaşında iken bu vazife ile şereflenmiştir.
Rivayet edilir ki, babasının şehit edilmesinden sonra Ebu Cafer el-Cevad, Resulullah'ın mescidine getirildi. Henüz küçük bir çocuktu. Minberin yanına geldi ve bir basamağın üzerine çıktı, konuşmaya başladı:
"Ben Muhammed b. Ali er-Rıza'yım. Ben el-Cevad'ım. Ben insanların sülblerindeki neseplerini bilirim. Ben sizin gizliliklerinizi ve açıklıklarınızı en iyi bilenim. Varacağınız akıbeti de en iyi Ben bilirim. Bu bütün mahlukâtın bize bahşettiği bir ilimdir, göklerin ve arzın yok olmasına kadar devam edecektir."
Seyyid Murtaza (ra) Uyunu'l-Mu'cizat adlı eserinde şunları anlatır: "İmam Rıza vefat ettiğinde, Ebu Cafer yedi yaşındaydı. Bağdat'ta ve diğer şehirlerde insanların O'nunla ilgili görüşleri farklılık gösterdi. Hac zamanıydı. Bağdat ve diğer bölgelerden fakihlerden ve âlimlerden 80 kişi bir araya gelip, hacca gitmek üzere yola çıktılar.
İlk olarak Medine'ye gitmekti amaçları? Ebu Cafer'i görmek istiyorlardı. Şehre vardıklarında Cafer Sadık'ın boş evine geçtiler. Eve girdiklerinde büyük bir serginin üzerinde oturdular. Abdullah b. Musa yanlarına gelip başköşeye oturdu. Biri 'Bu Resulullah'ın oğludur. Soru sormak isteyen varsa sorsun' dedi.
Bazıları soru sordu ancak o yanlış cevaplar verdi. Bunun üzerine Ehl-i Beyt dostları kederlenip, şaşkınlığa düştüler. Kimi kalkıp oradan ayrılmak istedi. Kendi kendilerine, 'eğer Ebu Cafer sorulara cevap verecek olgunlukta olsaydı, Abdullah bu şekilde yanlış cevaplar vermeye kalkışmazdı' dediler.
Derken odanın kapısı açıldı. Muvaffak içeri girdi ve 'Bu Ebu Cafer'dir dedi. Hep birlikte ayağa kalkarak O'nu karşıladılar. İmam içeri girdi. Üzerinde iki gömlek, başında iki püsküllü bir sarık, ayağında da iki nalın vardı. Meclistekilerin hepsi sustu. Sorulara cevaplar vermeye başladı. Dinleyenler aldıkları cevaplar karşısında O'nu tanıdılar ve dua ettiler.
O'na amcan Abdullah, bu sorulara şöyle şöyle cevap verdi dediklerinde İmam Cevad, "La İlahe İllallah amca! Bu tavrın Allah katında büyük bir suçtur. Yarın Allah huzuruna çıktığında sana 'ümmet içinde senden âlim biri varken, niçin kullarıma bilmediğin hususlarda fetva verdin' derse halin ne olur?" şeklinde konuştu.
İmamın henüz çocuk yaşta ümmetin imamlığı makamına getirilmesi başlı başına bir keramettir.
İmam Cevad, Abbasi halifesi Me'mun'un yoğun baskıları ile kızıyla evlenmek zorunda kalmıştır.
Me'mun bu evlilikle hem imamın babası İmam Rıza'yı öldürdüğü şeklinde hakkında yayılan sözlerin önüne geçmeyi; hem Ehl-i Beyt sevenlerinin ayaklanmalarını durdurmayı planlıyordu.
Ve belki de en önemlisi İmam'ın evinde her an yanında bulunarak O'nu kontrol edecek bir casus edinmiş oldu. Abbasi halifesi Me'mun'un kızı Ümmü'l-Fazl'ın evlilikteki rolü buydu.
Kaynaklarda Me'mun'un kızı tarafından Hicri 220 yılında henüz 25 yaşında iken zehirlenerek şehit edildiği yazar.
Me'mun'un İmam Cevad'a 1 milyon dirhem gönderdiği eserlerde yer alır. İmametine inananlar da şer'i haklarını kendisine takdim ederlerdi. Bunun yanında Kum şehrinde ve başka yerlerde vakıfları da vardı. İmam Cevad ise gelen meblağın hiç birini şahsi harcamalarında kullanmaz, fakirlere, muhtaçlara dağıtırdı.
İmam Taki; tefsir, fıkıh, tarih konularında büyük bir ilme vakıftı. Aynı zamanda tıp ilminde de çok geniş bilgisi vardı. Sarılık, humma, mesane hastalıkları, kalp çarpıntısı ve özellikle hacamat konusunda devrinin en ileri gelen âlimiydi.
Bağdat'ta ikamet ettiği esnada etrafında âlimler halka oluşturur, ilminden istifade ederlerdi. Döneminde Kur'an ilimleri, hadis, fıkıh, kelam ilmi, kimya, mimarlık, astronomi konularında önemli âlimler yetiştirmiştir.
İmam Muhammed Taki zamanında Medine Ehl-i Beyt hadislerini derleyen büyük merkez olarak yine ilk sırada yer alır. Bunun yanında Küfe'de, Bağdat'ta, Basra'da büyük kültür merkezleri faaliyete geçirilmiştir. Allah şefaatlerinden ayırmasın.
(Ayrıntılı bilgi Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Muhammed et-Taki eserinde)