Prof. Dr. Haydar Baş'ın İcmal Dergisi Ekim 2013 tarihli yazısıdır.
Değişik zamanlarda yaptığımız sohbetlerde karşılaştığımız bazı sorular var. "İnsanın içinde taşıdığı nefis ne demektir?" "Nefsin terbiyesinden ne anlamalıyız?", "Nefsi terbiye etmek, nefsi yok etmek anlamına gelir mi?" gibi...
Bunlar insanın hem dünyasını, hem de ahiretini ilgilendiren önemli sorulardır.
Detayına inildiğinde kitaplık çapta cevaplar verilebilecek bu sorular üzerinde biraz duralım.
Esasen insanlığın var olduğu süre içerisinde en büyük problemi bizatihi kendisi olmuştur. "Ben neyim?", "Nasıl bir varlığım?" sorularını devamlı olarak kendisine sormuş, bazan cevap bulmuş, bazan bulamamıştır.
Şöyle ki; insanoğlunun bu soruları, ilk yaratılışından Peygamberimiz Hz. Muhammed'e (s.a.a.) kadar, risalet sahibi peygamberler tarafından cevaplandırılmıştır.
Ancak, insanlık zaman zaman peygamberlerin gösterdiği istikametten saptığı için bu konulardan uzak kalmıştır. Bu sebeple de, (etki-tepki meselesi) "Ben neyim?", "Nasıl bir varlığım?" sorularını kendisine sormuştur.
Nefsin aslı ve özü benliktir. "Benlik" dediğimiz şeydir. Nefse ruh da diyebiliriz. Esasen Kur'an-ı Kerim'de, "nefs" diye beyan edilen, "ruh" diye beyan edilen şey, aynı şeydir. Ancak tasavvuf müntesipleri ruh ve nefis kelimeleri üzerinde iki mânâ ile birlikte aynı şeyi izah etmeye çalıştılar.
Nefsi "ruh-i hayvan", ruh denilen kısmı da "ruh-i sultan" ismiyle zikrederek, biraz daha bizim anlayacağımız şekle soktular.
Ahlakı zemimenin odaklandığı merkez
Ruh-i hayvanın yani nefsin yüzü karanlıktır. Ahlakı zemimenin odaklandığı, kaynaklandığı merkezdir. Ahlakı hamidenin merkezi de ruh-i sultandır. Bu iki terkibin adına nefis de diyebilirsiniz, ruh da diyebilirsiniz. Ehli olan bunu çok rahat anlayabilir.
Bir mânâda; bir tarafı işin gecesi, diğeri de gündüzüdür. Yani bir bütündür. Nefis ve ruh dediğimiz şey, bir bütündür. Onun ahlakı zemime merkezi olan hayvanî tarafı yani nefsi öldürmek demek, yok etmek mânâsına gelmez. Huylarını ahlak-i hamideye tebdil etmek mânâsına gelir.
Zaten istesek de onu öldüremeyiz. "Ben" dediğimiz şeyi yok etmek mümkün değildir. Ama benliğe bazı sıfatları yüklemek mümkündür.
Onu, B sınıf ahlaka sahipken A sınıf ahlaka tebdil edebilirsiniz. İşi biraz daha açarsak; kâmil bir mürebbi; devamlı kavgacı, gürültücü bir insanın ruh halini terbiye ederek, bu gücün doğru yerde kullanılmasını temin eder.
Yani o özelliği ondan siz yok edemezsiniz. Ama nerede kullanacağının, nasıl kullanacağının ölçüsünü verirsiniz.
Ayrıca burada yok etmeye çalıştıkça daha da azgınlaşma tehlikesi de mevcuttur. Aslolan, işi helal ve haram sınırları içerisinde taşımaktır, götürmektir.
Buna sosyolojik bir örnek verecek olursak; Türk milleti cengaver bir millettir. Ortasya'da yaşadığı dönemlere bakacak olursak, devamlı göç halinde idi. At sırtındaydı. Dolayısıyla bir yerden bir yere giderken bazı kavimlerle mücadele etmek durumu vardı. Bu hal onu cengaver bir millet yaptı. Tabiatına bu sıfat yerleşti. Cengaverlik ruhu ona yerleşti. Şartlar onu gerektirdi. Ama Müslüman olduktan sonra o sıfat, Allah yoluna hizmete tebdil olundu. İ'lay-ı Kelimetullah'ı tebliğe memur olundu. Böyle bir sıfat ile yüklenince bu sefer mücahit Türk milleti oldu."
Devam edecek