Prof. Dr.
Haydar Baş'ın gazetemizde 26.04.2016 tarihli yayımlanan yazısıdır
İslam Peygamberinin en büyük mirası şüphesiz Kur'an ve
Ehl-i Beyt'idir.
Dinin yaşanmasının canlı numuneleri olan bu seçkin kadro ve onların soyundan gelenler, İslam'ın Resulullah'tan (sav) sonraki nesillere öğretilmesinde ve muhafazasında görev üstlenmişlerdir.
Hz. Peygamber'den gelen hadis bunu işaret etmektedir: "Kim, Benim gibi yaşamayı, Benim gibi ölmeyi ve Rabbimin hazırladığı Adn Cenneti'nde yer almayı istiyorsa, Benden sonra Ali'nin velayetini kabul etsin.
Onu seveni sevsin, ondan sonraki imamlara uysun. Hiç kuşkusuz onlar, Benim itretimdirler. Allah onları Benim etim ve kanımdan yaratmıştır. Onlar, Benim idrak ve ilmime sahiptirler."
Hz. Fatıma, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin, Resulullah'ın Ehl-i Beyt'idir.
Hz. Peygamber'in vefat anları yaklaştığında, Hz. Ali'nin dizlerinde yatarken, odada Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'den başka kimseyi istememiştir.
Ebu Eyyub el-Ensari şöyle diyor: "Hz. Resulullah (sav) hastalandı. Fatıma, O'nun yanında ağladı.
Resulullah (sav) onun bu durumunu görünce şöyle buyurdu: Ey Fatıma! Allah-u Teâla seni çok sevmektedir. Seni, geçmişi herkesten parlak olan ve ilmi herkesten daha çok olan biriyle evlendirdi.
Ey Fatıma! En üstün peygamber bizdendir, O da senin babandır; en üstün vasi bizdendir, O da eşindir? Cennet gençlerinin efendileri olan hasan ve Hüseyin bizdendir; onlar da senin evlatlarındır. Canım elinde olan Allah'a hamd olsun ki, bu ümmetin Mehdisi bizdedir, O da senin torunlarındandır."
Peygamber Efendimiz, kızı Fatıma için şöyle buyurur: "Allah-u Teâla kızım Fatıma'nın kalp ve azalarını, imanla öyle doldurmuştur ki, Allah'ın itaati için kendisini bütün meşguliyetlerden uzak tutmaktadır."
Bizzat babası Hz. Resul'ün eğitiminden geçen Hz. Fatıma dönemindeki kadınların yetişmesinde bir mürşide rolü üstlenmiştir.
Hz. Ali Efendimizin ümmetin üzerindeki öğretici vasfı hakkında Hz. Peygamber yüzlerce hadis buyurmuştur: "Ali, Benim ilmimin kapısı ve gönderildiğim şeyleri Benden sonra ümmetime açıklayacak kimsedir."
Ehl-i Beyt İslam'ın anlaşılmasında ana örnektir.
Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin için Allah Resulü şunları buyurmuştur: "Hasan ile Hüseyin Benim oğullarımdır. Kim onları severse Beni sever. Kim Beni severse Allah onu sever. Allah kimi severse onu cennete koyar."
Ehl-i Beyt'in İslam'ın anlaşılmasındaki rolü tartışılmaz. Bu mübarek şahsiyetler, İslam'ı ilk kaynağından ve hayatlarında yaşayarak öğrenmişlerdir. Hz. Hasan'dan nakledilen şu hadis, Ehl-i Beyt'in hadis raviliğindeki önemlerini göstermektedir:
Ebu'l Havra rivayet eder: "Hz. Hasan'a, Hz. Peygamber'den duyduğun hangi hadisi hatırlıyorsun?" diye sordum.
O da şunu anlattı: "Şu hadisi hatırlıyorum: Zekât hurmalarından bir hurma alıp ağzıma atmıştım. Hz. Peygamber (sav) o hurmayı ağzımdan tükürüklerimle çıkardı.
Oradakiler, 'Ya Resulullah (sav), bu çocuğun ağzına attığı tek bir hurmayı, niçin geri çıkardın?" dediler. O da "Biz Al-i Muhammed'e zekât helal değildir" buyurdu.
Ehl-i Beyt hadis raviliğinde de temel kaynaktır.
Ve Hz. Peygamber'e salat edilirken, Ehl-i Beyt'ine de selam verilmelidir.
Kur'an-ı Kerim'de "Şüphesiz ki, şanı yüce olan Allah ve melekleri peygambere salat ve selam ederler. Ey iman edenler! Siz de O'na salat ve selam edin." (Ahzab, 56)
Resulullah şöyle buyurur: "Bana kesik şekilde salat etmeyiniz."
Ashab: "Ya Resulullah, kesik salat ne demektir?"
Hz. Peygamber buyurdu: "Allahumme Salli Ala Muhammedin ve Ala Al-i Muhammed" deyin.
Hz. Peygamber'in doğumunu kutlamak, onun ilmi mirasına sahip çıkmak ve uymakla bir mana kazanacaktır.