Prof. Dr.
Haydar Baş'ın gazetemizde yayımlanan 17.07.2001 tarihli yazısıdır
Milletleri ayakta tutan geleceklerini teminat altına alan genç nüfusun varlığıdır. Bir cemiyette genç nesil ne kadar yetişmiş, keyfiyetli ve hayata bakışı üst seviyede bulunursa o cemiyet o derece güçlü ve dinamik olur.
Batı dünyasının genç nüfus oranı giderek azalmaktadır. Bu şekilde devam ettiği taktirde 2030 en fazla 50 yıl sonra Avrupa ülkelerinde genç nüfus tükenecek ve mevcut sistem çökme noktasına gelecektir.
Aile kurmak, çocuk dünyaya getirmek ve yetiştirmek gibi eğilimlerden uzak bir hayat telakkisine sahip olan batı insanı, çocuk yetiştirirken de çocuğu sınırlayacak ve dünyasını daraltacak metodları belki de hayat şartlarının bir gereği olarak uygulamaktadır.
Batıda 56 yaşlarına kadar çocukların zaman zaman bağlanarak yetiştirildiğini artı aile kurumunun çöküşüne bağlı olarak çocuk ve gençlerin büyük çoğunluğunun anne babalarının ayrı yaşadığını ve bu gençlerin ailelerinden ve kendilerinden kopuk bir durumda bulunduklarını düşünürsek, batının içinde bulunduğu sosyal çöküntü daha iyi anlaşılır.
Batı dünyasının başardığı tek şey kurumlaşmadır. (Kaldı ki bugün bu kurumların işleyişi de sağlıklı değildir.) Bunun dışında batı, insan meselesi başta olmak üzere hiç bir problemini halledebilmiş değildir.
Avrupa'da genç nüfus ne sayı ne de nitelik olarak istenilen noktadadır. Yapılan araştırmalara göre batının temel taşlarından olan Almanya'da genç neslin azlığından dolayı Alman ekonomisi ve Alman toplumu gittikçe artan bir şekilde dinamizmini kaybetmektedir.
50 sene sonra genç Alman nüfusu 9 milyona kadar düşeceğinden, hastalık ve yaşlılık maaşları, primleri vb. sistemler de çökme noktasına gelecektir.
Batının hali bu iken, bize ne oluyor ki cemiyeti oluşturan aile kurumu çökmüş, sistemleri de hızla çöküşe giden bir dünyayı kendimize örnek alıyor ve bu dünyanın bir parçası olmak için gayret ediyoruz? Asıl yapılacak olan genç neslimizi ve insanımızın tamamını kendi medeniyet anlayışımız çerçevesinde eğitmek yeni iş sahaları açmak suretiyle uzmanlarımızın yurtdışına transferinin önüne geçmektir.
Almanya genç nüfusunun yetersizliğinden dolayı dışarıdan, yetişmiş eleman talep etme yoluna girmiştir. Bu noktada bizim yapmamız gereken kendi uzmanlarımıza istihdam sahaları temin ederek Avrupa ülkelerine olan beyin göçünün önüne geçmektir.
Bu da ancak kendi değerlerimizle insanımızı yetiştirmek, tamamen milli politikaları hayata geçirerek iktisadi kalkınmamızı tamamlamak ve milletimizin refah seviyesini yükseltmekle mümkün olabilir.