Prof. Dr.
Haydar Baş'ın gazetemizde yayımlanan 27.12.2012 tarihli yazısıdır
Olaylı bir şekilde uzaya fırlatılan Göktürk-2 uydusu akıllara Göktürk-1 nerede sorusunu getirmişti.
Göktürk-1, ihale aşamasında İsrail ile ilgili yaşanan gerginlik sebebi ile iptal edilmiş bir proje.
İsrail, uydunun elektro optik kameralarını, kendi topraklarının gözetlenmemesi şartı ile vermeye kalkınca, Göktürk-1 hayali de gerçekleşemeden rafa kaldırılmıştı.
Türkiye ise İsrail ile yaptığı anlaşmalar gereği istihbaratı İsrail'den alıyor.
Malum bu Yahudi devletle ilk güçlü ittifak Erbakan döneminde sağlanmış, askeri eğitim, istihbarat ve su konularını da kapsayan 10 maddede mutabık kalınmıştı.
Halen geçerliliğini koruyan bu maddelere göre, tüm mahremiyetimizi emanet ettiğimiz, hatta ülke savunması için gerekli istihbaratı kendilerinden alacak kadar güvendiğimiz İsrail ise, topraklarının bir karışını dahi izlememizi kabul etmemiştir.
Bu iki ülkenin iç politikaya bakışına ve İsrail'in dik duruşuna bir örnektir.
Türkiye, Mavi Marmara vahşeti ile İsrail ile bir kez daha karşı karşıya geldi ve yine İsrail siyasetine yenildi.
Oysa Türkiye, Mavi Marmara olayından 10 gün önce, Mayıs 2010'da da İsrail'in OECD'ye üye olmasının önünü açmıştı.
9 Türk'ün canına mal olan ve özür dahi dilenmemiş Mavi Marmara katliamının ardından maalesef beklenen tavır sergilenememiştir.
Bu sürecin tek kazanımı, bozulan Türkiye ve İsrail ilişkileri sonrasında, üçüncü ülkelerin NATO faaliyetlerine dâhil olamayacağı yönünde alınan karar olmuştu.
Ancak zamana ve zemine göre değişen Türk iç ve dış siyasetinde, bu karardan da geri adım atıldığını öğrendik.
Rasmussen'in girişimi ile sağlanan uzlaşıda, 2013 yılı içerisinde İsrail'in Akdeniz Diyalogu çerçevesinde bazı faaliyetlere katılabilmesi kararı alındı.
Türkiye'ye ve Türk halkına bir göz boyama diyebileceğimiz şu husus da yeni uzlaşıya eklendi:
"İsrail ile Türk askeri yan yana olmayacak."
Türk askeri yıllardır İsrail askeri ile yan yana. Hatta Konya'da bulunan üste İsrail pilotlarının eğitim uçuşlarını biz çalıştırıyoruz.
Görünen o ki, batı kolayını buldu. Masa başı imzalar ile Türkiye'ye her istenilen yaptırılabiliyor.
AB sürecinde tavizler üyelik için talep olarak önümüze kondu.
Şimdi ise NATO üyeliğimiz kim bilir bize nelere mal olacak?
NATO'dan yapılan açıklamalara göre, Almanya Kahramanmaraş'a, Hollanda Adana'ya ve ABD Gaziantep'e 2'şer adet patriot yerleştirecek.
Bunları kuracak ve çalıştıracak ekipler de bu ülkelerden gelecek.
İzmir'de NATO Kara Kuvvetleri Komuta Karargâhı törenlerle kuruldu.
Ülke genelinde kırktan fazla noktada NATO radar üssü veya karargâhı mevcut.
Malatya Kürecik'te füze kalkanı var. Kumanda düğmesi Almanya'da…
Bu tablo da Türkiye'nin pek çok yerinde söz hakkımızı kaybettik diyemez miyiz?
Bugün Türk iç ve dış siyaseti sabit, kararlı ve milli politikalarla şekillenmemesinin faturasını ödemektedir.
Bütün bunların sonunda Türkiye'nin dikkatli olması gerekmez mi?