Prof. Dr. Haydar Baş'ın gazetemizde 28.08.2017 tarihli yayımlanan yazısıdır
26 Ağustos, Malazgirt Meydan Muharebesi'nin zaferi ve Türkiye'nin düşman işgalinden temizlenmesinde önemli bir dönüm noktası olan Büyük Taarruz'un başlangıç tarihidir.
Eğer zaferlerden bahsedilecekse herhalde ikisi beraber anılmalı.
Üstelik her iki zaferde de Ehl-i Beyt nefesinin gücü var?
Bizans İmparatoru Romen Diyojen, Ayasofya Kilisesi'nde düzenlenen bir törenle 13 Mart 1071'de Selçuklulara karşı savaşmak üzere 200 bin kişilik bir orduyla yola çıkmıştır.
Bu esnada Fatımi Veziri'nin daveti üzerine Mısır'ı almak için sefere çıkan Selçuklu Sultanı Alparslan, Diyojen'in büyük bir ordu ile Erzurum yönünden bölgeyi işgal ettiği haberini alınca Mısır seferini yarıda keserek Anadolu'ya döndü.
50 bin kişilik Selçuklu ordusu, 26 Ağustos 1071 günü Cuma namazından sonra taarruza geçti. Alparslan'ın zafere ulaşmasında Diyojen'in ordusunun sağ kanadını oluşturan Tamiş isimli Türk komutanın askerlerinin Selçuklu tarafına geçmesi etkili olmuştur.
Aynı zamanda Diyarbakır ve Silvan yöresinde 983 senesinde kurulmuş olan Müslüman Mervani Kürt Devleti de 10 bin askerle Alparslan'a katılarak zafere katkıda bulunmuştur.
Anadolu'da Kürt, Türk, Keldani, Yezdani vs. etnik grupları Hacı Bektaş'ın ve irşad ekibinin Müslüman Türk kimliğinde birleştirdiğini hep hatırlatıyoruz.
İşte Selçuklu ordusu Anadolu'ya girdiğinde 10 bin askerle ona yardım eden Mervani Kürt Devleti de, zaferden yaklaşık 40 sene evvel Horasan, Türkistan ve Nişabur'dan gelerek burada irşad vazifesini icra eden Horasan dervişlerinin etkilediği devletlerdendir.
Yesevî-Ahi dervişleri, Gaziyan-ı Rum, Ahiyan-i Rum ve Alperen olan bu Horasan erenleri, Anadolu'daki medeniyetin görünmez yapı taşları olmuşlardır.
Aynı yapı taşı Mustafa Kemal'in başında bulunduğu Kurtuluş mücadelesinde de etken güçtür. Kuvva harekâtı Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkmasından evvel, İzmir'in işgali öncesinde ve sonrasında din adamları ve hocaların manevi sohbetleri ile bölgesel olarak başlamış; Sivas Kongresi sonrasında Mustafa Kemal'in başkanlığında vatan sathında Kurtuluş Savaşı'na dönüşmüştür.
Kendi de bir Bektaşi olan Atatürk'ü, Samsun'a çıktığında Hacı Molla karşılamış, Kurtuluş Savaşı'nda en büyük desteği din adamlarından görmüş, hatta 1. Meclis'in milletvekillerinin büyük çoğunluğu şeyhlerin, müftülerin yer aldığı bu maneviyat ehlinden teşekkül etmiştir.
Hacı Bektaş'ın huzurunda yapılan, "Evladını önüme aldım savaşa çıkıyorum, beni mahcup etme" duası da düşünüldüğünde Ehl-i Beyt nefesi Mustafa Kemal'in hep yanında olmuştur.
Büyük Taarruz'un başladığı 26 Ağustos günü, onun Kocatepe'deki halini anlatan yaveri Muzaffer Kılıç, "28 Ağustos'ta bizim Kocatepe'deki topçu ateşimiz başladığı zaman Mustafa Kemal 'Ya Rabbi! Sen Türk ordusunu muzaffer et? Türklüğün, Müslümanlığın düşman ayakları altında, esaret zincirinde kalmasına müsaade etme' dedi. O anda gözlerinden birkaç damla yaşın süzüldüğünü gördüm" diye anlatır.
Büyük Taarruz zaferinin 2. yıldönümünde Dumlupınar'da bir nutuk irad eden Mustafa Kemal, zafer için şunları söyler: "Yeni Türk Devleti'nin genç cumhuriyetin temelleri burada sağlamlaştırıldı. Bu sahada akan Türk kanı, bu semada uçan şehit ruhları, devlet ve cumhuriyetimizin ebedi muhafızlarıdır. Bu muazzam zaferin muhtelif etkenleri üzerinde en mühimi ve en yükseği, Türk milletinin kayıtsız şartsız hâkimiyetini eline almış olmasıdır."
Anadolu'nun kapıları Türklere Malazgirt'te Alparslan'ın eli ve Horasan erenlerinin nefesi ile açıldıysa; Anadolu'nun bir Türk yurdu olarak kalması da Hacı Bektaş'ın himmeti ve Mustafa Kemal Atatürk'ün cesareti ile olmuştur.
Malazgirt zaferinin 946. yıldönümünde, Büyük Taarruz zaferinin 95. yıldönümünde her iki zafere imza atanları rahmetle anıyoruz.
Ve Atatürk ün dediği gibi "Anadolu, Büyük Taarruz ile hâkimiyetini eline alan Türk milletinin yurdu kalmalı" diyoruz.