Prof. Dr. Haydar Baş'ın gazetemizde 20.07.2001 tarihli yayımlanan yazısıdır
Sanayileşmeyle beraber, yoğun bir üretim dönemine giren batı, mamullerine pazar bulabilmek için yeni yollar aramaya başladı.
Bu dönemde İngiltere, Fransa, İtalya gibi devletler sömürgelerinin sınırlarını genişletme yoluna gittiler. Yeni pazar arayışları sömürme metoduna da hız kazandırdı.
Bu yöntem, 21.yüzyılda "küresellik" ve "uluslararası ticaret ağı" gibi isimler altında uygulanmaya devam etmektedir.
Küreselleşme, sürekli üretim yapan güçlü devletlerin, mamullerinin pazar ağını genişletmek ve sürekli kılmak maksadıyla icad edilmiştir.
Bu yönüyle küresellik bir ticaret ağı değil, dünya çapında bir sömürü ağıdır. Bu gerçeği bazı misallerle daha kolay anlayabiliriz.
G-7 diye adlandırılan ABD, Japonya, Kanada, Almanya, Fransa, İngiltere ve İtalya'dan oluşan 7 gelişmiş ülkenin dünya ihracatındaki payı % 50'ye yakındır.
Yine dünya ihracatının % 90'ını gelişmiş 30 ülke karşılamaktadır.
Bu çarkın yürüyebilmesi için, az gelişmiş ülkelerin, bu durumlarını korumaları şarttır. Gelişmiş batılı devletler, sömürmek ve kendilerine bağımlı kılabilmek için bu ülkeler üzerinde her türlü oyunu oynamaktadır.
Küresel ekonominin mimarları az gelişmiş ülkelere yatırımı sıfırlayıcı programları tavsiye ederler. Ağır sanayi, üretime yönelik yatırımlar, mâlî bağımsızlık, tarım ve maden işletmeciliği engellenir. Devletin gücü mümkün olduğu kadar daraltılmaya çalışılır.
Ulaşım, haberleşme gibi stratejik öneme sahip alanlar küresel sömürünün mimarı olan ülkelerde tamamen devlet kontrolünde iken, gelişmemiş ülkelere bunun tam tersi uygulamalar tavsiye edilir.
Türkiye'ye Telekom ve THY'nin yabancılara satılması için yapılan IMF dayatmaları herkesin malumudur. Ancak Almanya'ya baktığımızda Telekomun tamamen devlet koruması altında olduğu görülür, Fransa'da da durum aynıdır.
Alman Hava Yolları Lufthansa'nın % 52'si devlete aitken, Fransa'nın havayolu Air France devlet şirketidir.
Bu misalleri çoğaltmak mümkündür. Küresel sömürü ağının işleyebilmesi için, batı, kendi içinde "devleti, kamuyu ve milli yatırımları" alabildiğine desteklerken, az gelişmiş ülkelere "teşvikleri kesin, yatırımlarınızı durdurun, devleti küçültün" şeklinde baskı yapmaktadırlar. Kendi çıkar ve sömürü düzenlerinin yürümesi için bu şarttır.
Cenova'da düzenlenen G-7 zirvesinin çok geniş çaplı gösterilere sahne olması da, küreselleşmenin nasıl bir sömürü ağı olduğunun giderek daha iyi anlaşılmasından kaynaklanmaktadır.
Türkiye, bu uluslararası oyunların merkezindeki ülke olduğunu artık iyi anlamalıdır.
IMF reçeteleriyle kalkınma hayallerinin ülkemizi nasıl batma noktasına getirdiği ortadadır. Küresel güçler girdikleri her ülkede aynı oyunu oynamışlar ve hâlâ da oynamaktadırlar.
O halde göz göre göre bu oyunlara alet olmanın hiç bir mantıklı izahı olamaz. "Zararın neresinden dönülürse kârdır" prensibinden hareketle, uygulanan politikalardan bir an evvel dönülmesi şart ve zaruridir.