TBMM'de bulunan partilerin bundan sonra kuracakları hükümetin ömrünün uzun olacağı kanaatinde değilim.
Neden? Çünkü hiçbir partinin Türkiye meselelerine dair bir çözümü olamamıştır.
İktidar olduktan sonra bunlara problemlerin çözümü gökten gelecek değil. Bunların bir şey yapmaları mümkün değil. Ne tarımda, ne hayvancılıkta, ne madencilikte, ne sanayi de, ne iç ve dış politikada hiçbir şey yapmaları maalesef mümkün değil.
Seçim dönemini bir hatırlayın... O dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başkanlık sistemi taleplerine karşı, "Eğer Türkiye üniter yapısını kaybederse; birliği, beraberliği kaybolur; federasyonlara bölünürüz ve başkanlık sistemi derken darmadağın oluruz" şeklinde milletimizi ikaz etmiştik.
"Bu sonuç devletin ve milletin hayrına olmaz. Sakın ha ey milletim, bu yanlışın arkasında gitmeyin" demiştik…
İngilizler Hicaz bölgesini nasıl kopardı?
Şimdi biraz eskilere gidelim ve o gün yaşananlarla bugün yaşadıklarımız arasındaki irtibatı kuralım.
Haçlı dünyasının, İslam dünyası üzerindeki zararlı faaliyetleri herkesin malumu olduğu bir gerçektir.
Bu dünya, İslam dünyası üzerindeki hesabını gerçekleştirmek için Müslümanların yaşantılarını bozacak her türlü faaliyetin altına imza attılar.
Bu manada İngilizlerin, Hicaz bölgesindeki faaliyetlerini iyi anlamak gerekir. İslam dininde mezhepler vardır, tarikatlar vardır. Bunlar vasıtasıyla İslam yaşanır. Bunlar mezheplerin ve tarikatların içini boşalttılar. Bu işi de tarihte en sinsice yapanlar İngilizlerdir.
"Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler" adlı eserimde, İngilizlerin İslam'ın içine batıl mezhepleri nasıl soktuklarını delilleriyle tek tek ortaya koydum.
Mesela Humpher denilen İngiliz ajanı, çocukluk yaşında yüzlerce kişiden oluşan bir ekiple beraber İstanbul'a gönderiliyor.
Bunlar Osmanlı'nın medreselerinde, tekkelerinde, mekteplerinde eğitim görüyorlar. Mezun olduktan sonra İngiltere'ye dönüyorlar. İşte o zaman asıl görevleri başlıyor. Bunları Hicaz bölgesine gönderiyorlar. Bunlar burada faaliyet gösteriyor. Birinci faaliyetleri Sünniler ile Şiilerin arasını açmak ve bunları savaştırmak...
İslam'ın içine sahte mezhep soktular
İngiliz ajanları aylarca-yıllarca gayret etmelerine rağmen Sünni dünyanın da, Şii dünyanın da ulemasını oyuna getiremediler. Sonunda pes edip İngiliz Sömürge Bakanlığı'na gidip, "Biz bu işi beceremiyoruz" diye rapor verdiler.
Bunun üzerine İngilizler yeni bir taktik geliştiriyorlar ve İslam'ın içinde sahte tarikat ve mezhepler kurma kararı alıyorlar.
Bu ajanlar yeniden Hicaz bölgesine dönüp mezhep kuracak insan arıyorlar. Humpher denilen şahıs Abdulvahhab'ı görüyor. Onun zeki ama kullanabilecekleri biri olduğunu tespit ediyor.
Kendisini yine o bölgede görevlendirilmiş bir ajan olan Safiye isminde bir Yahudi kadınla evlendiriyorlar.
Humpher itiraflarında, "Benim etkili olamadığım durumlarda Safiye devreye giriyor ve Abdulvahhab'ı o ikna ediyordu" diyor ve neticede bir batıl düzenlemeyle birlikte hadisler, ayetler, sünnet-i seniyye aslından koparılıyor.
İşte bu yıkım projesi İngiltere'de hazırlanıyor ve maalesef evvela Hicaz bölgesinde sonra da bütün İslam âleminde uygulama alanı buluyor." (devam edecek) Prof. Dr. Haydar Baş, İcmal Dergisi Ağustos 2015)