Prof. Dr.
Haydar Baş'ın gazetemizde 02.06.2016 tarihli yayımlanan yazısıdır
Yoğun siyasi gündem içinde herhalde konuşulmayan tek konu milletin kendisi?
Çiftçinin, hayvan yetiştiricisinin, emeklinin, öğrencinin, dulun, yetimin derdini dinleyen yok.
Çiftçi Kayıt Sistemi'ne kayıtlı çiftçi sayısı 2.8 milyondan 2.2 milyona düşmüş durumda. Bu çiftçilikten ekmek yiyen yarım milyon kişinin mesleğini bıraktığını gösteriyor.
Nüfusumuz son 14 yılda 13 milyon kişi artarken, tarımın yurt içi hâsıladaki payı yüzde 10'dan yüzde 7'ye geriledi.
TÜİK verilerine göre, yemeklik bakliyat ekim alanları 1990'ların başında 20 milyon hektarken, 2015'e gelindiğinde yüzde 60 azalarak 7.5 milyon hektara indi. Dünya bakliyat ihracatçıları arasında yer alan ülkemiz bugün üretimin düşmesi ile bakliyat ithal eder bir halde.
Tarım alanları ekilmeyen, ektiği para etmeyen çiftçi, toprağını terk ediyor ve arazisini satıyor.
Elinden başka iş gelmeyen çiftçiler açlığa ve sefalete mahkûm ediliyorlar.
2015 senesinde çiftçilerin bankalardan kullandığı krediler, tarımsal destekleme ödemelerinin 6 katına ulaşmıştır.
Bu tablo, kendi kendine yeten 7 tarım ülkesinden biri olan Türkiye'de tarımın bittiğinin, çiftçinin elindeki avucundaki ile hacizli olduğunun ilanıdır.
Aynı hükümetin politikaları ile son 6 yılda canlı hayvan ve et ithalatı için 4 milyar dolar ödenmiştir.
Ülkesinde tarımı ve hayvancılığı eli ile bitiren hükümet, ithalatı sonuna kadar desteklemektedir.
Ancak çiftçinin ve hayvan yetiştiricisinin şikâyete hakkı da yoktur.
Yukarıdaki tablo BTP kadroları tarafından yıllar öncesinden ikaz edilmiştir.
Bendeniz yurt içi gezilerimde, köylerde tarım kesimine ve hayvan yetiştiricisine başına gelecekleri anlattım. Bu tarihlerde bana kafa sallayıp, yarım ağız gülenler maalesef bizi dinlemeyip yine aynı kadroları iktidar ettiler.
Gelinen nokta çiftçinin seçim sandıklarına eliyle attığı 'oy'un sonucudur.
Bir çuval tohuma, bir bidon mazota oyunu satanlar iyi bilmeliler ki, sattıkları esasen ailelerinin geleceğidir.