Ayette şöyle buyruluyor: "...
Namaz kılarlar..." (Bakara, 3). İlk olarak namazı kılacaksın, ikame edeceksin. Namazı ikame etmede de çok nükteler vardır. Yunus'un dediği gibi, "Bir kez gönül kırdın ise bu kıldığın namaz değil" ölçüsüne riayet edeceksin.
Hakikaten gönül boyutunda Yüce Yaratıcı ile irtibatını kurup eğer alış veriş yapabiliyor isen o namazdan ciddi derecede istifade edip feyz alabileceksin ve o namaz sana gerçek kulluğu ve Allah'ı tanıtacaktır. Hem Âlemlerin Rabb'ını hem kulu tanıtacaktır.
Yine, "...
Kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda infak ederler." (Bakara, .3).
Ayet şöyle devam ediyor: "İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır."
Ondan sonraki ayette de şöyle buyruluyor: "Gerçek şu ki, kâfir olanları (azap ile) korkutsan da korkutmasan da onlar için birdir; iman etmezler."
Bu sıralamadan da görüldüğü gibi Cenab-ı Hak, ortaya bir model koyuyor. Buna göre insan kendini yargılayabilir. Hangi derecede bir imana malik olduğuna dair notunu kendi kendine çok rahat verir.
Mademki ölçü Kur'an ayetleridir, bakınız Kur'an'da ne buyuruluyor: "
Gerçek şu ki; kâfir olanları (azap ile) korkutsan da korkutmasan da onlar için birdir; iman etmezler." (Bakara, 6).
Yani insan, "Allah beni şu yaptığım iş mukabilinde şu mükâfatı verecek. Bunun mukabilinde şu cezayı verecek" deyip de alacağı karşılığı tefekkür ederek tüyleri diken diken oluyorsa bilsin ki iman ehlidir.
Ama aşırı günah yaptın, hiç kılın kıpırdamadı ise bil ki sen kaygan bir zemin üzerindesin. İmanın aksiyon haline gelmesi budur. Kendini yargılayacaksın. Hesaba çekeceksin. "Hesaba çekilmeden evvel hesaba çekiliniz." Birisi sana gelip, "Niye bunu böyle yapıyorsun? Ahiret hayatı var. Hesap var" da diyebilir. Bunu, kendi kendine sen de diyebilirsin.
İman ciddi bir disiplindir
Burada üzerinde durulması gereken önemli bir konu var. Önce ayeti okuyalım: "
Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Onların gözlerine de bir çeşit perde gerilmiştir ve onlar için (dünya ve ahirette) büyük bir azap vardır." (Bakara, 7).
Hakikaten anlayış çok farklıdır. Bakarsın, baktığın şeyi görmezsin. Bakmak farklı şey, görmek daha farklı şeydir. Duymak farklı şey, anlamak daha farklı şeydir.
Görmek ile bakmak, duymak ile anlamak arasında fark vardır. İşte ayet bu inceliği ortaya koyuyor. Gözü görüyor ama ders almıyor. İnkâr ediyor. İsyan ediyor. Çok şey duyuyor ama onu anlamıyor. Yanlış olan, Allah'ın haram kıldığı birtakım fiiller vardır; eğer ona devam ediyor ise sen onun önüne kitap da koysan görmez, söz de söylesen duymaz.
Buraya, insan modellerinin Kur'an'da ortaya konulduğunu anlatmak için geldik. Müslüman; kanaat ehlidir, sabır ehlidir, şükür ehlidir, zikir ehlidir.
Yani Allah'ını zikreder, Allah'ına şükreder, Allah'ına hamd eder. Ondan sonra insanların arasını bulur. İnsanlarla iyi geçinir.
Bütün bunlar, bizim imanımızın aksiyon haline gelmiş tarzı ve şeklidir diyebiliriz ki kendi hayatımızın, kendi geleceğimizin garantisidir. Garanti, kendi kendimizi çok iyi yoklayıp nerede olduğumuzu tespit etmemize bağlıdır.
Kısaca iman, insanın hayatını ciddi manada disipline sokar. Bu kadar kontrollü, murakabeli bir hayat disiplinli olmaz da ne olabilir?
İman, insana çok ciddi bir disiplin getirir. İstersin ki daha iyi, daha güzel yapayım. Allah'ı memnun edeyim istersin. Allah'ın memnuniyeti kullarının memnuniyetidir. O'nu sevenlerin memnuniyetidir. Senin güzelliğe, iyiliğe, hayra koşmandır.
Allah, cümlemize bu hassasiyetle yaşamayı lütfetsin.
(Prof. Dr. Haydar Baş İcmal Dergisi Nisan 2016)