Prof. Dr.
Haydar Baş'ın gazetemizde yayımlanan 02.03.2012 tarihli yazısıdır
Son olarak İngiltere de sokaklara dökülerek "hepimiz yüzde 99'uz" sloganları ile çözüm isteyen insanlar kapitalizmin iflas ettiğinin ispatıdır.
Çünkü bir ekonomi sistemi ancak uygulandığı ülkelerde kabul görmesi ile varlığını sürdürebilir.
Bilindiği gibi 1990'ların başında Sovyetler'in yıkılması ve soğuk savaştan Batı medeniyetinin ABD ile galip çıkması, ABD'yi tek süper güç haline getirmişti.
Birleşik Devletler'in dünya dengeleri için belirlediği yeni strateji, "serbest piyasa ekonomisi" ve kendi anladığı "demokrasi" tanımı ile devletlerin yönetim sistemlerini demokratikleştirmekti.
90'ların başında ardı ardına yazılan makaleler bu durumun halklar tarafından kayıtsız şartsız kabulü için planlanmıştır.
İlk makaleyi 1989'da Fukayama "Tarihin Sonu" başlığı ile kaleme aldı. Tarihin sonu ile kapitalizmin diğer sistemler üzerinde nihai üstünlüğü ilan edilmiştir.
1993'te Huntington, "Medeniyetler Çatışması" tezini ortaya attı. Makalede bundan sonraki asıl çatışmanın din ve kültürler arasında olacağı ifade edilmiştir.
Ve Brezinski'nin "Büyük Satranç Oyunu" makalesi… Bununla ABD'nin dünya hâkimiyeti için uygulaması gereken strateji anlatılmıştır.
ABD'nin dış politikasına yön veren bu tarz makalelerle oluşturulan psikolojik savaş taktikleri, BOP benzeri silahlı mücadele ile birleşince "süper ve karşısında durulamayan güç" ortaya çıkmıştır.
Ancak kapitalist ve sosyalist sistemler insan fıtratına aykırılığı nedeniyle tüm bunlara rağmen milletler nezdinde reddedilmektedir. Çünkü sömürüden başka bir gayeleri yoktur.
Bu bağlamda
Milli Ekonomi Modeli ve bunun uygulama alanı olacak milli devlet anlayışı, getirdiği kurallar, çözümler ve yeni yaklaşımlar ile liberal -kapitalist sitemlerin tıkanıklıklarına mükemmel bir cevaptır.
Bu milli duruş ve cevap, mevcut sistemlerin hiç birinden etkilenmeden, Müslüman-Türk dünyasının içinden çıkmıştır.
Modelimiz asla bir tepki değildir. Aksine dünyayı tekellerine almak isteyen ülkeler de büyük bir çıkmaz içindedir.
Milli devlet tezi ve Mili Ekonomi Modeli, dünyada ideolojik evrimin sonu olarak ifade edilen kapitalizmin, onun devlet yönetimindeki yansıması olan 'sözde demokrasi'nin ve ekonomi anlayışı olan "serbest piyasa -pazar ekonomisinin" aslında insanlığın ideolojik olarak geldiği bir üstünlük olmadığının ispatıdır.
Milli devlet anlayışı ve Milli Ekonomi Modeli, "milli" kavramı ile nitelenmiş olsa da, sadece Türk milleti için değildir. Kapitalizmin kuşattığı tüm milletleri ve devletleri, söz konusu sömürgeci anlayıştan kurtaracak bir evrenselliktedir.
Üstelik bu kurtuluş reçetesi, ABD örneğinde olduğu gibi silah zoruyla değil, milletlerin kendi rızası ile kabul edecekleri bir sistemdir.
ABD eski Başkanı Clinton'un Türkiye üzerine önemli bir açıklaması olmuştur. "20. yüzyılın ilk çeyreği Osmanlı imparatorluğunun mirasının paylaşılmasının yol açtığı değişikliklerle geçti. 21.yüzyılın ilk çeyreği ise Türkiye'nin alacağı doğrultu ile şekillenecektir."
Türkiye, dünyanın 21. yüzyılda alacağı şekilde gerçekten de anahtar ülke konumundadır.
Bugün BOP çerçevesinde Türkiye'nin izlediği politika da bunu göstermektedir.
Türkiye, eğer mili devlet anlayışı ile rolünü belirlerse, tarihin sonu olarak ifade edilen yeni dünya düzenine son verecektir.
Milli devlet tezi, tarihin sonu kavramının yerine "ulusların barışı" kavramını getirmektedir.
Dünya, savaşı değil, barışı ve huzuru; sömürüyü değil, adaleti beklemektedir…