Batıda AB'ye bu derece bir mana, bir mahiyet yüklenmesinin asıl sebebi, Batı, Hıristiyan milletlerin, fertlerin oluşturduğu bir topluluktur.
Adı Fransa da olsa, Almanya, İngiltere de olsa, Romanya da, Bulgaristan da olsa bu insanların tamamı Hristiyan'dır. Katolik'tir, Protestan'dır. Ortodoks'tur, ama netice olarak din olarak bu insanlar Hıristiyanlığı benimsemişlerdir.
Medeniyetlerin merkezinde aslolan da dinlerdir. Yani her milletin örfü, geleneği, estetik anlayışı mutlak surette din kaynaklıdır. Hatta hukuku bile din kaynaklıdır. Roma hu kukuna. Fransız hukukuna gidin; "dini kabul etmiyoruz" diyen hangi topluluğa giderseniz gidin, baktığınızda, temelde gerek aile, gerek iktisadi hukuku, gerek ceza hukukunun din kaynaklı olduğunu görürsünüz.
İşte sen böyle bir topluluk içerisinde, büyük bir teslimiyet içinde olacaksın. Bu, her şeyini değiştireceksin manasına gelir. Böyle değilse, çıksınlar, "
böyle değildir" desinler…
Bence, küreselleşmenin hakim olduğu bu dünyada, değerlerimizi, kesinlikle koruyamadığımız gibi böyle bir derdimiz de yok.
Halbuki Batıya baktığımız zaman, bir Amerikalı Amerikalı gibidir. Bir Fransız, Fransız gibidir. Bir Alman, Alman gibidir. Bir İtalyan, İtalyan gibidir. Yani aynı medeniyeti paylaşmalarına rağmen benlik duygusu hakimdir.
Ne hikmetse, çok zamandan bu tarafa biz bu duyguyu kaybettik. Yani millet olma zevkini, şuurunu, kıymetini, esasını unuttuk. Biz, büyük bir milletiz. Bunu dediğimiz takdirde. "Biz, bize benzeriz. Bizden başkası gibi olmamız mümkün değildir" hükmünü verip de hayata ve kurallara baktığımız zaman çok farklı globalleşme görürüz.
O globalleşmedebiz başkasına benzemek yerine, menfaatimize olduğu kadar orada yerimiz olur. Olmadığı müddetçe onlar, bizden olurlar. Yani millet olarak biz, kendimizi merkeze oturtmalıyız.
Türk-İslam medeniyeti ile Hıristiyan-Batı medeniyeti arasında çok fark vardır. Elma ile armut nasıl ayrı ayrı varlıklarsa, Türk-İslam medeniyeti ile Batı medeniyeti de öyle ayrı varlıklardır.
Neden her ikisi ayrı ayrı şeylerdir?
Bizim medeniyetimizin temelinde Tevhid akidesi hakimdir. Bizim dinimiz Tevhid dinidir. Onun için bizim hayatımızda nifak yoktur, beraberlik vardır. Sosyal hayatımızda, içtimai, hukuki, ahlaki hayatımızda, her şeyimizde birlik hakimdir. Peki, Batıda ne vardır? Batıda Tevhid yoktur. Batıda teslis vardır.
Batı medeniyetinde kurumların, kuralların öne çıktığını görürüz. Bizim medeniyetimizde insani davranışların, insanlığın, insanca yaşamanın öne çıktığını görürüz.
Batı medeniyetinin debdebeli olduğunu zannedersin. Bizimki çok sadedir. Çok mütevazidir. O bir ahlaktır, bir fazilettir, bir adalettir, bir hürriyettir, bir sevgidir, bir dostluktur, bir anlayıştır, yardımlaşmadır, el tutmadır, ayak olmadır, gönül vermedir.
Yani bizim medeniyetimiz, bir ahlak manzumesidir. Birinde taşları bir araya getirerek bir binayı oluşturmanın adına medeniyet derken, diğerinde o binanın içerisinde mutlu yaşamanın, huzurlu olmanın adına medeniyet denir…
Batıda, sekülarizmhakimdir. Her şeyi yargılama hakimdir. Onun için orada sosyal kurallar yargılanır, ahlak yargılanır, din yargılanır, Allah yargılanır, her şey yargılanır.
Din yargılandığı için de bin sene evvelki dinin olmasına gerek yoktur. Aynı din, aynı peygamber kabul edilir, ama bin sene sonraki insan o dine başka kurallar koyar.
Bizim dünyamızda, bizim medeniyetimizde vahye teslimiyet ve mutlak doğruyu kabul etme anlayışı, yaşayışı hakimdir. (Prof. Dr. Haydar Baş, Niçin Türkiye eserinden derlenmiştir)