Prof. Dr. Haydar Baş'ın 14.03.2018 tarihli yazısıdır.
Tarih tekerrürden ibarettir, derler.
Tarihi olaylarda yıllar içinde yaşanan benzer gelişmeler gibi esasen devletleri ve milletleri etkileyecek sosyal olaylarda ve bilhassa inanç konusunda da sayısız 'aynılar' vardır.
Nasıl ki, milenyum denilen 2000'li yılların başında İslam adına sapık ve tahrif edici fetvalar yayınlanmış, hoca denilen ajanlar bunları halka pompalamış, aynı süreçte dinlerarası diyalog hızla yayılmış ise bugün de aynı gayeye hizmet edenler maalesef aramızda.
Önemli olan halkımızın İslam dinini doğru kaynaklardan öğrenmesi? Zira dini bütünlüğümüz hakikaten milli bütünlüğümüzün teminatıdır.
FETÖ'nün, kendilerine inanmış masum halkımızı inanç konusunda Hıristiyan rıhtımına taşıdığı, dinlerarası diyalog ve misyonerlik faaliyetleri ile İslam dininden uzaklaştırdığı ve neticede darbe kalkışmasına kadar giden bölücü faaliyetlere ikna ettiği bizim 20 yıldır ikaz ettiğimiz facialardır.
Tarihte, Müslüman coğrafyalarda askeri ve siyasi istiladan sonra müsteşriklerin yardımı ile inanç ve kültürler konusunda şüpheler uyandırılarak işgale hazır halklar oluşturulduğu bilinen hakikatlerdir.
Misyoner çıkarlarla sömürgecilik çıkarlarının çakışması 17. yüzyıla kadar uzanır.
Bu tarihten itibaren, müsteşrik denilen şahıslar İslam dinini zayıflatmak için hadislere ve ayetlere yöneldiler.
Mesela, Alman müsteşrik Stefan Wild, "Kendilerine müsteşrik adını veren bir grup, İslamiyet ve İslam tarihi hakkındaki bilgilerini, İslam'ın ve Müslümanların zayıflatılması yolunda kullandılar" itirafında bulunur.
Fransız müsteşrik Hanotaux, "Şüphesiz bugün İslam ve Müslümanlık problemi ile karşı karşıya kaldık" isimli makalesinde, Müslüman Afrika sömürgelerindeki Fransız siyasetini yönlendirmeye dair tekliflerini ve kolay idare edilmeleri için Müslümanların inançlarını zayıflatma konusundaki gayretlerini anlatır.
Kaynaklar savaşının yaşandığı bugün, Türkiye üzerindeki emperyal planlar elbette inanç üzerinden de devam etmektedir.
İçinden geçtiğimiz günlerde, milletimizin inancı en önemli birlik harçlarımızdandır.
Bu sebeple daha önce de maruz kaldığımız tahrif edici ve İslam itikadından soğutan ajan faaliyetlerine karşı ayık olmaya mecburuz.
Montgomery Watt, Ignac Goldziher, Caetani, Joseph Schact, Samuel Zwemer, H. Lammens, MacDonald, Foucault gibi oryantalistlerin sinsi oyunları bakınız nasıl etkiler doğurmuştur:
- Müslümanların elinde bulunan hadis kitapları güvenilir değildir.
- Kur'an tarihseldir. Hükümlerinin bir kısmı bugün uygulanamaz.
- Ehl-i Kitap, mevcut dinlerinde kalmak şartı ile ebedi kurtuluşa erecektir.
- İncil ve Tevrat semavi kitaplardır, tahrifata uğramamışlardır.
- Kur'an'ın meali, Kur'an'ın aynısıdır.
- Vesile ve şefaatin inkâr edilmesi...
2000'li yıllardan itibaren TV ekranlarında yerli işbirlikçilerinde dile getirdiği bu saçma fetvalar, bugün yeniden ısıtılıyor.
Cenab-ı Hak (c.c.) Maide suresinin 3. ayetinde, "Bugün dininizi kemale erdirdim. Size olan nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçtim" buyurur.
Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) için ise "Biz seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik" (Sebe, 28) buyrulmuştur.
Bu sebeple, eksiksiz olan İslam dini için reforma veya güncellenmeye ihtiyacı olmayacak, ancak çağın değişen ihtiyaçlarına göre ve özellikle ajan faaliyetlerine karşı gerçek hocaların fetvaları ile bugünün "misallenmesi" söz konusu olacaktır.
Bu konuda "Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler" isimli eserimizden daha geniş bilgiler edinebilirsiniz.