Prof. Dr.
Haydar Baş'ın gazetemizde 25.02.2015 tarihli yayımlanan yazısıdır
Dünyanın en zengin maden yataklarına sahip Türkiye, bunları değerlendiremediği gibi, stratejik öneme haiz enerji kaynaklarını da tam manasıyla devreye koyamamaktadır.
Petrol ve doğalgaz en önemli iki enerji kaynağıdır. Bunun yanında artan enerji ihtiyacını giderebilmek için yeni kaynak arayışları da devam etmektedir.
Bir petrol denizi üzerinde yüzdüğü iddia edilen Türkiye, yabancıların empozesi ile adeta hazine üzerinde oturan dilenci gibi petrolünü bu zamana kadar devreye koyamamıştır.
Dışarıdan petrol ve doğalgaz ithal eden ve dünyada petrolü en pahalı kullanan üç ülkeden biri olan Türkiye, diğer enerji kaynakları konusunda da zengin olmasına rağmen ithal enerji kafasını değiştirememiştir.
Önemli olan ithal enerji fikrini bir kenara bırakarak, yerli enerji kaynaklarına yönelmeyi akıl etmektir.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) olarak yerli enerji kaynaklarını araştırdık. Bugün özelleştirilen ve zamlarla, kayıp-kaçak bedeli ile halkı bezdiren elektrik şirketlerinden vatandaşı kurtarmak için, halkımıza bedava elektrik sunabileceğimiz bir araştırma yaptık.
Günümüzde kullanabileceğimiz alternatif enerji kaynaklarımız şöyle sıralanabilir: Yıllık güneşlenme süresi 2 bin 700 saat olan ülkemize, yılda 80 MTEP güneş enerjisi düşmektedir.
Güneş enerjisinden, güneş termik santralleri ve güneş pilleri ile doğrudan elektrik elde edilmektedir.
Biz, şebekeden bağımsız güneş pili aydınlatma sistemleri kullanılması ve binalarda güneşten etkin yararlanma, ısıtma, soğutma ve elektrik elde edilmesi gibi istifadelerin sağlanmasını temin edecek projeler hazırladık.
Güneş, tükenmeyen bir enerji kaynağıdır. Günümüzde, Fransa, Belçika, Tayvan gibi ülkeler ürettikleri elektriğin yüzde 50'sinden fazlasını; İsveç, İsviçre, Finlandiya, Bulgaristan ve Almanya ise takriben elektriğin 3'te 1'ini nükleer santrallerden sağlamaktadır.
Kara propagandaların aksine nükleer santraller tüm enerji sistemleri içinde en az riskli olandır.
Ülkemiz bu enerji kaynağı için hem hammadde yataklarına hem de bilim adamına sahip olmadığı için biz, nükleer enerjiyi devreye koymaya kararlıyız.
Pek çok ülke elektrik enerjisinin yüzde 10'lara yaklaşan kısmını rüzgar enerjisinden sağlamaktadır.
Hatta ulusal programlar ve devlet teşvikleriyle bu enerji sahası geliştirilmektedir.
Ülkemizde atıl bekleyen rüzgar enerjisi potansiyelinin en az 75 milyar kwh olduğu tespit edilmiştir. Avrupa rüzgar atlasına göre Ege Denizi'ne kıyısı olan batı bölgelerimizde ciddi bir potansiyel bulunmaktadır.
Yine Sinop bu enerjinin devreye konulması için önemli bir ilimizdir.
Türkiye dünya jeotermal zenginliğiyle dünyada yedinci sıradadır. Toplam elektrik enerjisi ihtiyacının yüzde 5'i; ısıtma ısı enerjisi ihtiyacının yüzde 30'unu karşılayabilecek imkanlara sahibiz.
Yapılan araştırmalar biomas üretimiyle yılda 75 milyar tona eşdeğer bir enerji elde edilebileceğini göstermiştir.
1 kg yaş gübreden 50 lt biyogaz üretilebildiğine göre, Türkiye'de yılda toplam 3 milyar metreküp gaz üretilebilecek potansiyel vardır.
Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde akıntı enerjisi tam olarak devreye konulamamasına rağmen, yüzde 30 oranında kullanılan su potansiyeli tüketilen elektriğin yüzde 40'ını temin edebilmiştir.
Bizim hedefimiz, atıl duran su potansiyelinin tamamını kullanarak elektrik üretimine dahil etmektir.
Global güçler enerji kaynaklarının kontrolünün ellerinde olmasını isterken; bizim gibi az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelere de enerji satmaktadırlar.
Bu ülkelerin yeni enerji kaynaklarını keşfetmesinde veya kullanmasında ise önünü kesmekteler.
Bağımsız Türkiye Partisi olarak bizlerin tükenmeyen bu enerji kaynaklarını devreye koyacak projelerimiz hazırdır.
Önemli olan, kaynakların millet menfaatine kullanılabilmesidir. BTP olarak, bizim için halkımıza bedava elektrik sunmak hiç de imkansız değildir.