Prof. Dr. Haydar Baş'ın gazetemizde 10.10.2014 tarihli yayımlanan yazısıdır
Ülkemizin manzarası karanlıklara sürüklendiğimizi gösteriyor. Altı ilde devam eden sokağa çıkma yasağı, diğer illerdeki olayları durdurmadı.
Ölü sayısı bu yazıyı kaleme alırken 25 idi ve temennimiz daha da artmaması. İçişleri Bakanı Efkan Ala, "Şiddet eylemlerine misilleme ile karşılık vereceğiz" diyedursun yaşadığımız halin çözümü şiddet olamaz.
Yahudi Kürt devletinin önünü açacak gelişmeler, Türkiye'deki Alevi Kürtlerin ayaklanmasıyla başlayacaktır.
Ülkemizdeki Kürt kardeşlerimiz üzerinden büyük ve sinsi bir oyun sergileniyor.
Ne Irak'taki Barzani'den, ne de çözüm sürecinin mimarı Türkiye'den beklediği yardımı bulamayan PKK ve Suriye'deki uzantısı PYD, çareyi Türkiye'yi tehditte buldu. Ayaklanmaya hazırlanıyor.
Bu Türkiye'nin güneydoğusunun koparılmasının ilk adımıdır. Her an bir oldu-bitti ile Güneydoğu illeri elimizden çıkabilir.
Şiddete şiddetle karşılık verme AKP'nin iç ve dış politikası haline gelmiştir. Bu sebeple bizler Sayın Ala'nın beyanına hiç şaşırmadık.
Gezi protestolarında eylemcilerin üzerine biber gazı sıkıp, TOMA'larla su fışkırtan bu hükümet değil miydi?
Bu olaylardan sonra gelişen hadiselerde "yüzde 50'yi zor tutuyorum" şeklinde bizim cumhurbaşkanımızın beyanı olmadı mı?
Suriye'de bu zamana kadar El Kaide, IŞİD, Nusra gibi örgütleri desteklediğimiz yabancı basında yazılmadı mı?
IŞİD koalisyonunda yer almamız Esad'ın karşısındaki muhalif güçlerin eğitim ve donanımı şartına bağlanmadı mı?
Biraz daha gerilere gidelim. 2003'teki tezkere sonrasından itibaren Ortadoğu'daki savaş sahnelerinde son söz hep Türkiye'ye bırakılmadı mı?
Irak'ta dökülen kanın, kirlenen namusun vebali sadece ABD'ye mi ait?
Libya'yı bombalayan uçaklar İzmir'den kaldırılmadı mı?
İsrail'in güvenliği için Malatya Kürecik'e füze kalkanı konuşlandırılmadı mı?
Ortadoğu'da akan kanda ve gözyaşında Türkiye de en az menfaatleri ve inancı için hareket edenler kadar suçlu değil midir?
Çözüm süreci, demokratik açılım diyerek bazılarına açılan paketlerden beklenen tavizler çıkmayınca ortalık karıştı. Şimdi oklar Türkiye'ye döndü. Anadolu'nun çeşitli yerlerinde çıkan olaylarda kan akmaya başladı.
Şiddeti tekrar şiddetle çözmekten bahsediyorlar. Halkımızın ve daha önemlisi devlet adamlarımızın sağduyuya, sükûnetle harekete ihtiyacı var.
Alevi Kürt kardeşlerimiz, üzerlerinden kurgulanan bu oyunun parçası olmamalılar. Zira Büyük İsrail'de onlara yer yok.
Oysa şu anda yaşadığımız Anadolu coğrafyasında aynı anayasal haklara, eşit şartlara sahibiz.
Yıktığınız Atatürk büstleri, yaktığınız bayrak sizi bugünlere kadar sarmış, kucaklamış ve bir kimlik kazandırmıştır.
Yol yakınken, emperyal oyunları bozarak var olanı muhafaza etmek, hakkımızda ve hakkınızda daha hayırlıdır. Kimse gidecek ikinci bir vatanı olduğu vehmine kapılmasın.