Sa'd b. Hişam diyor ki: "Hz. Aişe'nin (r.a.) yanına girdim ve Resulûllah'ın ahlakını sordum. Dedi ki: "Kur'an okuyor musun?" "Evet, okuyorum" dedim. "İşte O'nun ahlakı Kur'an idi" buyurdular.
Demek ki, Hz. Resulallah Efendimizin (s.a.v.) ahlakı, bizzat Kur'an ahlakı idi. Bu yönü ile O'na "Canlı Kur'an" dememiz doğru olur.
Evet, O, mücerret olan Kur'an'ın müşahhas görüntüsü ve örneği idi. O'nu anlayan Kur'an'ı anlamış, O'nun ahlakına bürünen Kur'an ahlakını yaşamış, O'nun yolundan giden Kur'an'ın yolundan gitmiş olacaktı.
O'nun tek hedefi insanları Hakk'a taşımaktı
Resulullah'ın tek hedefi insanları Hakk'a taşımaktı. Bir yanda Allah tarafından indirilen mücerret Kur'an ifadeleri, diğer yandan ise, insan işçiliği yaparak imanla, ibadetle, çileyle, hizmetle insanı yoğurup, o ifadeleri anlayacak kabiliyete getirme vazifesi omuzlarına yüklenmiş bir Peygamber, müşahhas bir örnek...
Yılmadan, usanmadan çalışıyor, işkenceler, zulümler görüyor, hakaret ve iftiralara maruz kalıyor. Bütün bunlara rağmen insan işçiliğine devam ediyor.
Nihayet, insanlar peşinden gidiyor, hürmet ediyor, hizmet ediyor, "öl" dese ölüyor; fakat O Peygamber, iç âleminde bir tek şeyin hesabında: "Bu insanları Kur'an'a, yüce Rabbime ne kadar götürebildim?"
İşte, Muhammedî ahlakın zahir ve bâtına yansıyan yönleriyle en kâmil tecellisi burada gizlidir. Nefsini tamamen aradan çıkaran Hz. Peygamber, o kadar nimet ve iltifata ulaşmasına rağmen her hâlükârda tek bir hesap içerisindedir; o da, Allah'ın hesabına uygun hareket etmiş olmaktır.
Halk içerisinde Hakk'la beraber olmak
İslam ahlakının neticesi olan "halk içerisinde Hakk'la beraber olmak" sırrının en kâmil tecellisi de, böylelikle Hz. Resulullah'da görülmektedir.
Güzel ahlakın en kemâlini temsil eden Resulullah'a bağlanan insanlara, Allah öyle bir sırrı yaşatır ki, yeryüzündeki bütün ayetler ve Kur'an ayetlerini öğrenen insan, hepsinin ama hepsinin o Kutlu Peygamberi, kendisine tanıtmak için var olduğunu görür ve Resulullah'ın önünden hürmetle eğilir.
Evet, Resulallah, insanları, Allah'ı sevmeye ve O'na yöneltmeye çalışır, nefsi aradan çıkarır. Rabbi de, "Sen olmasaydın, Sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım" buyruğunun gereğini gösterir ve bütün mahlûkatı, nurundan var ettiği, ilk nur kıldığı Resulü 'ne çevirir. O'nunla nurunu yayar, O'nunla tasarruf eder, O'na yönelmesiyle mesrur olur. Adeta bütün mevcudat o ikisinin söyleşmesi, için vardır.
Çokluk bitmiş, yalnız O ve Habibi kalmıştır. Hatta yalnız Allah vardır.
O'nun ahlakı ölçü idi
Allah Resulü, her işi yerinde yapardı. Af uygun olmazsa affetmez; merhamet yerinde sayılmazsa merhamet etmezdi.
Resulullah'ın tasarruf ve davranışı, bütün insanların ahlakı için bir ölçüdür. O'nun tasarruf ve davranışı ile ahlakın sınırı çizilir.
Bunun kaynağında ise, Resulullah'ın bizzat Cenab-ı Hak tarafından terbiye edilip her anında O'nunla beraber olması yatmaktadır.
Yani O'nun ahlakının kaynağı Cenab-ı Hak idi. Bütün davranışlarının bir ölçü oluşu da, her hâl ve tavrının huzurullahta meydana gelmesinden ötürüdür.
Her an Allah'ın huzurunda ve her an O'nun tecellilerine muhatap olan Hz. Resulallah (s.a.v.), bu ihsan şuurunun neticesi olarak, her davranışıyla örnek olmuştur…) (Prof. Dr. Haydar Baş, Rahmet-el lil Alemin eseri 2. Ciltten)