Prof. Dr. Haydar Baş'ın 24.03.2015 tarihli yayımlanan yazısıdır
1789 tarihinde gerçekleşen Fransız İhtilali, monarşinin yerine cumhuriyete giden bir adım olsa da bunun yanı sıra kavmiyetçiliği de ateşlemiştir.
Asırlar boyu süren birlik ve beraberlik maalesef bu hareketten sonra darmadağın edilmiştir. Ülkelerin doğrusu da bu yanlışlar olmuş ve toplumlar parçalanmıştır.
Parçalanma sonrası insanlar güç birliği yaparak, kültürlerini, medeniyetlerini ve siyasetlerini buluşturmuşlar; halklar millete dönüşmüştür.
Aynı süreç bizde de 'bir ve beraber' olan milletin ayrıştırılmasında yaşanıyor. Halkların demokratik haklarından bahisle farklı bir yol izlenerek, halklar bölünerek paramparça edildiler. Esasen bu olay ile halklar global güçlerin birer yemi haline getirilmiştir.
Türk milletini oluşturan halklar, Hacı Bektaş'tan bu yana ayrı ayrı da olsalar bir milleti, Türk kimliğini oluşturmuşlardır. İçerisinde Türkler, Kürtler, Lazlar, Süryaniler, Keldaniler vesaire vardır.
Tek millet olmasının sebebi kültürü, maneviyatı, siyaseti bir olmasındandır. Bu birlik devam ettiği müddetçe kimse bunun dışında bir kimlik iddia etmemiştir.
Dalga dalga toplumu dağıtmak, mevcut olan imkânların global sermayedarların hizmetine terk edilmesini getirmiştir.
Diyarbakır'da kaynakların tamamı Diyarbakırlı kardeşlerimize ait olmasına rağmen, o bölgede petrol çıkartan yabancı şirketten bölge insanı haberdar dahi değildir.
Asıl mesele halklardan oluşan insanların kimlik kavgası olmayıp; elinden alınan kaynaklarına beraber sahip çıkılabilmeleridir.
Bu gidişle o bölgenin insanı kendi kaynaklarına asla kavuşamayacaktır. Biz bunun derdindeyiz.
Yani bir millet olarak kalalım; kaynakları, emeği milletle paylaşalım. Millet kaynaklarından istifade etsin, gelirlerden geçimini temin etsin.
Milletin kaynaklarını elinden almak isteyenler ve halkı bölmek isteyenler elbette bizim görüşlerimizi reddedecektir. Bundan doğal bir şey de yoktur.
Siz siz olun birliğinizden, beraberliğinizden asla vazgeçmeyin.