Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor: "Beni zikret ki Ben de, seni zikredeyim."
Yani her Allah'ı hatırlayışta Allah'ın kuluna cevabı vardır. O'nun kulunu zikri vardır. Allah kendini her zikredişte, "Ne var kulum? Ne istiyorsun?" demektedir. Rabbıyla bu yakınlığı kurduktan sonra istediğini alamayan kul yoktur. Naz yönünden de alır, niyaz yönünden de alır.
Cenab-ı Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zikrullah meclislerinden bahsederken zikrullahın insanı eşkıya olmaktan kurtardığını anlatıyor.
Allah'ın Sevgilisi şöyle buyuruyor: "Allah'ın rahmet melekleri vardır. Onlar arzı gezerler. Bir zikir topluluğunu gördükleri zaman oraya hep beraber gidip kanatları ile Arş'a kadar onları örter, o zikre iştirak ederler.
Ve zikir meclisinden sonra Cenab-ı Hakk'a vasıl olup, 'Ya Rabbi! Filan yerde Senin kullarınla beraber olduk. Onların yaptıkları amelleri seyrettik' derler.
Cenab-ı Hak, 'O kullarım ne yaptılar?' buyurur. Melekler, 'Ya Rabbi! Seni zikreylediler. Allah, Lailaheilllah, Hay, Hak, Allah-u Ekber, dediler, hamd ettiler' derler.
'Peki bu kullarım Beni gördüler mi?' 'Hayır ya Rabbi! Görmediler.' 'Görselerdi ne yaparlardı?' 'Vallahi Seni daha çok zikrederlerdi.'
'Benim bu kullarım ne istiyorlar?' 'Ya Rabbi! Senin cennetini istiyorlar.' 'Gördüler mi?' 'Hayır! Görmediler. Görselerdi Seni daha çok zikrederlerdi.'
'Benim bu kullarım neyden korkuyorlar?' 'Ya Rabbi! Senin narından, ateşinden korkuyorlar?' 'Onu gördüler mi?' 'Hayır ya Rabbi! Onu da görmediler. Görselerdi Seni daha çok zikrederdiler.'
'Şahit olun ki meleklerim, Ben o kullarımı rahmetimle affettim.'
Melekler, 'Ama ya Rabbi! Bunların içerisinde öyle kulların var ki bunlar ehl-i zikir değiller. Eşkıya adamlar, günahkâr adamlar. O akşam tuz almak, su almak için oraya gelmişler, utanmış kalkamamışlar, orada kalmışlar. Bunlara ne yazalım?' deyince, Cenab-ı Hak, 'O, Benim kullarımla düşüp kalkanlar şaki olmaz. Onları da rahmetimle affettim' buyurur."
Malumunuz fiziki kurallara göre bileşik kaplar vardır. Dört tane kabı yan yana koyup herhangi bir birleştirici unsurla onları birleştirdiğiniz zaman koyduğunuz sıvı eşit bir şekilde dörde bölünür.
Bu misal, zikir meclislerinde Cenab-ı Hakk'ın tecellisi aynen o sıvılar gibi günahkâr insanların da kalplerinde zuhur eder, onlar da tecelliye mazhar olurlar.
O günahkâr dediğimiz eşkıyalar da esfiya sınıfına girerler. Allah cümlemizi o zümreden eylesin. Hakkı, hakikati seyreden kullarının zümresine dahil eylesin.
Buradan hareketle, dilimizi ve kalbimizi zikre alıştırmalı ve bu yolda sabit-i kadem olmalıyız. Zor bir iş değildir. Zaten bunun feyzini insan yaşadıktan sonra asla ondan vazgeçmez.
Zikir, bize emredilen ibadetlerden, ölçülerdendir. Bunun gibi daha pek çok vazifelerimiz vardır. Bu ölçü ve vazifeler Hz. Âdem'den (a.s.) Hz. Muhammed'e (s.a.v.), dolayısıyla kıyamete kadar dinin değişmez çizgisidir. (Prof. Dr. Haydar Baş İcmal Dergisi Şubat 2017)