"Enteresandır, en çok sevdiğiniz anneniz Allah'ın rahmetine kavuşur. Babanız Allah'ın rahmetine kavuşur. Ben, anne- baba acısını yaşadım. Allah her ikisine de rahmet eylesin! Evlat acısını da yaşadım. İki çocuğum da Allah'ın rahmetine kavuştu. Anne-babanın ölümü çok büyük bir acı. İnsanın üzerine dağ gibi yığılıyor.
Ama evlat acısı çok daha farklı. Bu da ok gibi insanın yüreğine saplanıyor ve çıkmıyor. Siz ne kadar çıkartmak isteseniz de onu çıkartamıyorsunuz. Bu kadar çok sevdiğiniz, gerek ananız, gerek babanız, gerek evladınız öldüğü zaman, ona ne kadar yardımda, destekte olmak isterseniz isteyin, en fazla kabrinin başına kadar gidiyorsunuz. Onun yaşadığı alemden hiç bir haberiniz yoktur.
Burada anlatmak istediğim, en çok sevdiğiniz, gerek mal ve gerek evlat ki bazı evlatlar ölmeden de seni terk ediyor. Hele mal, öldüğün zaman tamamen terk ediyor. O halde insanoğlu, aklını başına alarak, hayatını feda ettiği bu değerler uğrunda ahiretini heba etmemeli. Bilakis bu değerleri ahiret hayatını kazanmak için kullanmalıdır.
"Ben bu maddeyi nasıl kullansam da Allah benden razı olsun ve yarın mahşerde bunun mükafatını görsem. Çocukları nasıl yetiştirsem de yarın ruzu mahşerde Rabbim benden razı olsa.
Nitekim bir hadis-i şeriflerinde Peygamber (a.s) "Herkes maiyetindekilerden (evlad-ü iyalinden) mesuldür" buyuruyor. O halde bunlara çok dikkat etmemiz lazım. İşte burada ayet diyor ki; "Sakın ha! Onlara güvenme. Onların hiç biri sana fayda vermez." Peki, ne fayda verir? "Ancak Allah'a kalbi selim (temiz bir kalp) ile gelenler (o günde fayda bulur)."
Dikkat edersek, bütün hareketlerin oluş noktası, insanın kalbidir. Kalp, duyguların merkezidir. Niyetlerin merkezidir. Herkes birinci planda aklı kabul eder. Doğrudur. Ama, akıl devamlı bir duygunun etkisindedir. Onun için dikkat edin propaganda da zaten onun için yapılır. Propagandalar aklı etki altına almak için değil duyguları etki altına almak içindir. Duygular etki altına alındı mı iş tamamdır.
Akıl bir direksiyondur
Akıl bir direksiyondur. Onu kullanan duygulardır. Eğer etken akıl olsaydı, neden bu kadar cinayetler işlensin? Akıl gerçeği bulur değil mi? Ama o duyguların etkisinden kurtulamadığı için gerçeği bulamıyor.
Nefis terbiyesi ile akıl ilişkisi
Akıl, insanda bir direksiyon vazifesi görür. Kalbin olduğu mekan ise Rahmanı ve şeytani hislerin, duyguların merkezidir. Vücut da karesördür. Ayaklar, arabanın tekerleği gibidir.
Nefis dediğimiz şey terbiye edilir, kalp tezkiye edilirse şoför, tecrübeli kaptan olur. Aklı çok iyi yollarda kullanır. Fevkalade yerlerde değerlendirir.
Bu terbiye yoksa o zaman çok akıllı bir insanın bile çok yanlışlar yaptığını görürsünüz. Nitekim günümüzde bir bakıyorsunuz en ciddi olaylarda, en doruk noktadaki insanlar ortaya çıkıyor. Niye böyle olmuştur? Akılsızlığından değil. Direksiyonu farklı şoföre teslim etmiş.
Ortaya çok ciddi ve mükemmel kanunlar koyarsınız. Ama onu hayata geçirecek olan sensin, benim. Her kanun maddemiz bir büyük ödülü almış olabilir. Ama uygulayacak olan insan bir şey olmadıktan sonra o ödül almış kanunlar hiç bir şeye yaramaz.
Onun için işte "kalp" dediğimiz o duygu merkezini, nefsini tezkiye ederek Allah'a yüceltmek, ibadet kulvarı ile Cenab-ı Hakk'ın miracına onu hazırlamak lazım.
O ne ile oluyor? Allah'ı zikirle oluyor: "Dikkat ediniz, kalpler ancak Allah'ı zikirle tatmin olur." Onun benzini de zikrullahtır. Zikirsiz bu iş olmaz mı? Olmaz.
Bu benim, senin kanaatin değil. Allah, Kur'an'da beyan ediyor: "Dikkat edin kalpleriniz doğruyu, gerçeği ancak zikirle bulur." Ancak onunla doyar. Bunun dışında hiç bir şeyle onu doyuramazsınız. Farklı bir yol çizerseniz kendi kendinizi aldatmış olursunuz." (Prof. Dr.
Haydar Baş, Hikmetin Sırları eserinden)