Prof. Dr. Haydar Baş'ın 20.07.2017 tarihli yazısıdır.
Atatürk 31 Temmuz 1920'de Türk ordusunun önemi hakkında şunları ifade etmişti: "Her durumda ordu düşmanlarımızın birinci saldırı hedefi oldu. Orduyu yok etmek için mutlaka subayları mahvetmek, aşağılamak lazımdır. Buna da teşebbüs ettiler. Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta engel ve zorluk kalmaz." (Atatürk'ün Bütün Eserleri, c.9, sayfa 113) 15 Temmuz için hazırlanan afişlerdeki ağlayan asker resmi bize Gazi'nin bu sözünü hatırlattı. Resmin orijinali Körfez Savaşı sırasında ölen arkadaşına ağlayan ABD'li askere ait...
Fotomontaj ile 15 Temmuz afişindeki askerin yüzü olarak bu ABD'li askerin yüzü kullanılmış. 15 Temmuz darbe kalkışmasına karışan FETÖ yanlısı askerleri temsil ettiğini düşündüğümüz bu afiş, esasen millet ile askeri karşı karşıya getiriyor. Darbe kalkışmasının hemen ardından kaleme aldığımız makalelerde, demokrasinin zaferi olan bu olayda, kalkışmaya karışan askerler ile Türk ordusunun iyi ayırt edilmesi gerektiğini vurgulamıştık. Yani bugünün ve geleceğin teminatı kahraman Türk ordusunu, milleti ve devleti satan asker künyeli FETÖ'cülerle karıştırmamak, milletin nezdinde ayırt etmek gerekiyor.
Benim askerliğim dönemimde ziyaretime gelen büyük bir Allah dostu zat, ordumuz hakkında bana, "Evlat, eğer asker ocağı olmasa, namazımızı kılamayız, bayrağımız gökte dalgalanamaz, evlerimizde huzur içinde yaşayamayız" demişti. Çok doğru bir tespit? Türk askerine bakışımı sağlamlaştıran ölçü de bu söz olmuştur. Bu sebeple iktidarın Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni ayakta tutan sacayaklardan biri olan orduya sahip çıkması gerekiyor. Bir diğer sacayağı elbette Atatürk...
Basında Anıtkabir'in bulunduğu yerdeki ormanlık alanın büyük oranda yok edildiğinden ve bölgede bir inşaat hazırlığı yapıldığından bahsediliyor. Atatürk'ün manevi varlığına saygı, Atatürk Türkiye'sini oluşturan değerlere saygı ile eş değerdedir. Aynı süreçte Atatürk ile ilgili bilgilerin müfredattan çıkarıldığı şeklinde haberlere de yer verildi. Unutmayalım kimse Türk milletinin gönlünden Ata'sını silemez.
Devletin ve milletin devamında üçüncü sacayağı da aile kavramıdır. Bonzai çekip sokak ortalarında komaya giren gençler ailelerin kâbusu haline geldi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından ailelerin yaşam biçimi ve değer yargılarına ilişkin yapılan araştırmada 'kumar nedeniyle boşanma oranı yüzde 13, içki nedeniyle boşanma oranı yüzde 13.5' olarak tespit edildi.
Geçim sıkıntısı, işsizlik, manevi boşluk Türk toplumunu ve temeli olan aile hayatını maalesef bitiriyor. Elbette inancımız son sacayağıdır. Dinlerarası Diyalog ve misyonerlik faaliyetleri ile inancından edilmek istenen insanımız her şeye rağmen bunun muhafazası için direniyor. Geçtiğimiz hafta Antalya'da Cuma namazını kıldığımız caminin tıka basa dolu olması bizleri bu noktada sevindirdi. Bu sacayaklar yok olursa Türkiye Cumhuriyeti Devleti de ayakta kalamaz. Esasen iktidarın devamı da 'bizi biz yapan, bir tutan bu değerler'e sahip çıkmakla sağlanabilir.