Biz bir insan organizması gibiyiz. Bu organizmada bütün kurun ve kuruluşların yeri vardır. Nasıl göz olmadan bu organizma körse, dil olmadan bu organizma bir şey ifade edemiyorsa, kolu, eli, bacağı olmadan kuvvetini, gücünü gösteremiyorsa aynen bunun gibi herkes bir yer işgal ediyor.
Binaenaleyh biz bu bünye içerisinde birbirimize katlanmalıyız. Sen hiç sağ elin, sol ele itiraz ettiğini veya gözün, eli kabul etmediğini gördün mü? Böyle bir bünye gördün mü?
Biz böyle bir manzara vücuda getiriyoruz. Onu eleştirmek, bunu kabul etmemek, şunu reddetmek: bunlar yanlış şeylerdir. Bir bütünlük içerisinde düzeni bulup bu bünyenin selameti istikametinde hep beraber hayatımızı sürdürmeliyiz.
Tekrar edersek: biz Müslüman bir milletiz. Zaten örfümüzde, âdetimizde, geleneğimizde bütün hu anlattıklarımız fazlasıyla vardır. Her şeyin çaresi vardır. Yese (ümitsizliğe) kapılmayalım. Yeter ki birbirimizi kucaklamasını, sevmesini, dost olmasını bilelim. Bunu yaparsak Allah da önümüzdeki bu sıkıntıları aşmada mutlaka bize yardım edecektir diyorum.
Meselelerin hayli kabarık olmasının asıl sebebi mevcut problemlerin nereden kaynaklandığını tespit edemeyişimizdir.
Siz hastalığı teşhis etmeden tedaviye başlarsanız istenilen sonucu elde etmeniz mümkün olamaz. Uzun yıllardan beri bizim yaptığımız işte budur.
O bakımdan her türlü çalışmamız, gayretimiz akamete mahkum kalıyor. Peki, o halde Türkiye'nin asıl meselesi, asıl problemi nedir?
Takdir edersiniz ki Türkiye 'de ihmal edilen, üzerinde durulmayan belki de hiç kimsenin hatırına gelmeyen bir mevzu bir asıl mesele var. O da biz, insanımızı maalesef kaybetmiş durumdayız.
Çürük tohumu hangi mümbit araziye atarsanız atın meyve vermez
Hangi sahaya bakmanız mevzuubahis olsa o sahada, onun çürümüş olduğunu görüyorsunuz. İnsanımız bir defa kendisinden kopmuş, kendisi ile barışık değil. İçin de korkunç kaoslar var. Her an bir çatışmanın, bir kavganın, bir bunalımın içerisinde.
Bizim insanımız kendi ile geçimsiz bir insan modeli haline getirildi. Dikkat ederseniz buna binaen de toplum hayatında birçok yanlışları icra ettiğini görüyorsunuz.
Kısaca şunu diyebiliriz: Elimizdeki tohum çürüktür. Hangi mümbit araziye atarsanız atın bu tohum istenileni vermiyor.
Biz bu insanı siyasete getiriyoruz, "milleti idare etsin" diyoruz. Çürük olduğu için çok şey beklediğiniz halde hiç bir şey vermiyor. Çok enteresandır, ülkenin en faziletli, en şefkatli ve de en adaletli olması gereken bu sınıfı bakıyorsunuz bütün bunların tersi.
İddialar ne derece doğru bilinmez ama bankaları hortumlayanlar bu insanlar. Çeşitli entrikalarla dolap çevirenler bu insanlar. Hülasa misalleri çoğaltabiliriz.
Bu sebepten olacak ki, rey verme durumunda bulunan vatandaş, seçtiği insanından razı değil. Yani bu derece talep ettiği, seçtiği, onu seçerken de belki de birçok riski göze aldığı insanına artık daha selam verme durumunda bile olmuyor.
Sadece bu dönem için konuşmuyorum. Epey zamandan beri bu böyledir. 'Yanıma gelmesin de ne olursa olsun'' diyor. Aynı insanı siz ticarette görüyorsunuz. Ticarette de bir başkası oluyor. Aynı insanı adalet mekanizmasında görüyorsunuz, orada da aynı bozukluk var. Bu misaller çoğalabilir.
Biz, bu dengesini kaybetmiş insanı nerede görürsek, orada bereketin olmadığını, dirlik-düzenlik, birlik-beraberlik olmadığını müşahede ediyoruz.
Onun için diyoruz ki, Türkiye'nin asıl meselesi bizatihi insanın kendisidir. Onu evvela kendi yararına, kendi menfaatine kazanmamız lazım.
İnsan, bu varlık muhasebesini yapmaktan aciz ve de uzak olursa bugünkü neticeden farklı bir neticeye gitmeniz mümkün olamayacaktır. Kendi toplumuna, kendi milletine sahip çıkamayacaktır. Kendi karını görmeyecek, bir kaç yaldızlı sözlere ikna olup en kıymetli değerlerini verebilecek hale gelecek, hatta geldi bile.
Şu andan tezi yok insanımızı kazanmak için yoğun bir seferberlik ilan etmemiz lazımdır. Özellikle de siyasilerimizin bu insanı kazana bilmemiz için milli ve manevi değerler ölçüsünde onu yetiştirmemiz lazımdır. Aksi takdirde yaptığınız ve yapacağımız işler akamete mahkum kalır. Hiç birinden bir şey elde edemeyiz. Elimiz böğrümüzde feryat etmekten başka bir karımız olmaz." (Prof. Dr. Haydar Baş, Niçin Türkiye eserinden)