Prof. Dr. Haydar Baş'ın gazetemizde 01.12.2014 tarihli yayımlanan yazısıdır
Cenab-ı Hakk, ayet-i kerimede "Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım" buyurmaktadır.
Hak Teala, "Ona ruhumdan üflediğim zaman hemen ona secdeye kapanın" (Hicr, 29) diye emretmişti meleklere?
Yani insandaki ruh, nefha-i ilahidir. Ve bugün insanlar, O'ndan olan ruh ile Allah'a gidecek yollar aramaktadır.
Allah'a gidecek hak yolda, yollarını şaşırmasınlar diye peygamberler gönderilmiş, son peygamber Hz. Muhammed Mustafa'dan sonra ise nübüvvet yolu kapanmıştır.
Bundan sonra başında Gadir-i Hum'da hilafeti ilan edilen İmam Ali'nin yer aldığı ve onun evlatlarından gelen neslinin hakkı olan velayet ve hidayet yolu açılmıştır.
Hak olan yol, Ehl-i Beyt'in yoludur. Dönem dönem, Ehl-i Beyt düşmanları tarafından bu yolun yerine yollar koyulmaya çalışılmıştır. Beşerin zaafları din olarak ortaya atılmıştır.
Mesela Babur Devleti hükümdarı Ekber Şah çevresindeki Ehl-i Beyt düşmanlarından etkilenmiş, hükümranlığını da kullanarak, Hıristiyanlık'tan, Budizm'den, Hinduizm'den, Zerdüşlük'ten kendine göre bazı kuralları toplayarak din-i ilahi diye yeni bir din ihdas etmiştir.
Herkesin istediği dine girmesinde bir beisin olmadığı, faizle borç vermenin serbest bırakıldığı, kumar oynamanın devlet kontrolünde yasallaştırıldığı, Nevruz günü şarap içmenin farz kılındığı bu din o tarihte İslam'ın temsilcisi sayılanlarca da kabul görmüştü.
Günümüzdeki dinler arası diyalog faaliyetleri aynı batılı devam ettirmek, insanları Allah'tan uzaklaştırmak ve beşere ait bir din olarak batılı hak gibi göstermek için kurgulanmıştır.
Bütün bunlar Allah'ın ayetlerinin ve Peygamber'in sünnetindeki hadislerin dışında yollardır.
Din adına siyaset yaptığını söyleyenler, dinlerin arasını bu yanlış yolla bulmak istiyorlar. Dinler arasındaki diyaloğu gerekçe göstererek, Müslümanın itikadını bozmak için adeta seferber olmaktalar.
Hz. Peygamber'den bu yana İslamiyet hiçbir zaman diyalog yapmamıştır. Diyalog, insanlar arasındaki beşeri münasebetlerdedir.
Yapmak istediğiniz şayet buysa, bunun yolu Müslümanları kiliseye taşımak ve papazı da camiye getirmek olamaz.
Hele hele bir dinin başını devlet adına temsil ettiğin yerde ağırlamak hiç değildir.
Ama bütün bunlar bir medeniyet, bir algı, bir kültür işidir. Dikkat edilirse bu uygulamanın temelinde sonradan İslam'ı kabul etmiş olan etnik grupların dini kalıntıları yatmaktadır.
Bu da göstermektedir ki, sen geçmişten bu tarafa İslam üzere değil, kendi zanların üzere yaşamaktasın.
Geldiğiniz nokta, yani diğer dinlerin misyonuna uygun hareket tarzı onlara hizmet etse de, zahirde onlardan farklı bir dine inanan sizlerin akıbetini acı bir şekilde hazırlayacaktır.
Dua edelim bu sonuç, kaderin senin üzerindeki hesabı olmasın.