Prof. Dr.
Haydar Baş'ın gazetemizle 22.05.2013 tarihli yayımlanan yazısıdır
Dünkü yazımızda tarımın günümüz dünyasındaki stratejik önemini ifade etmiştik.
Tarım, esasen tarihin her döneminde en temel üretim araçlarından biri olmuştur.
Tarım en başta insan sağlığı ve beslenmesi ile doğrudan alakalı olduğu için önemlidir.
İstihdam yaratarak işsizliği önlemesi, katma değer yaratması, dünya ticaretinde hatırı sayılır bir konumu olması sebebiyle de önem taşımaktadır.
Bunun farkında olan gelişmiş ülkeler, az gelişmiş ülkelere Dünya Bankası ve IMF kanalı ile yaptıkları tavsiyelerde milli tarıma büyük zarar veren ve pek çok ürünün üretimini yasaklayan, çiftçiye ve tarıma yapılacak yardımları ortadan kaldıran kısaca tarımı yok eden ve bu ülkeleri tarımda tamamen dışa bağımlı bir hale getiren projeler sunmaktadır.
Bunun en bariz örneği maalesef Türkiye'dir.
AB direktifleri doğrultusunda hazırlanan 2013 Stratejik Kalkınma Programı çerçevesinde 20 milyona yakın kişinin tarım sahasından çıkarılması hedeflenmektedir.
Avrupa ve Amerika ise bunun tam tersi bir uygulama yapıyor. AB ülkelerinde tarımda kişi başına verilen destek 1990 yılında 10.700 Euro iken, 2002 yılında bu rakam 17.200 Euro'ya çıkarılmıştır.
ABD'de tarımı destekleme rakamları daha da yüksektir. ABD Tarım Bakanlığı'nın tarıma ayırdığı bütçe 2004 yılında 72 milyar dolar, 2005 yılında ise 85 milyar dolar olmuştur.
Ayrıca Birleşik Devletler'de tarım kesimine 30 milyar doları aşan kredi desteği mevcuttur.
Birleşik Devletler'in tarım programında yüksek meblağlarda "tarımı destekleme fonları" ayrılırken üretilen tarım ürünlerinin tamamı aynı zamanda devlet koruması altında bulunmaktadır.
Yabancı tarım ürünlerinin Amerika'ya girmesinde de ciddi kotalar ve kısıtlamalar uygulanmaktadır.
ABD'ye ancak ülkede çok az üretilen veya hiç üretilmeyen ürünler kotasız ve herhangi bir kısıtlama olmadan girmektedir.
Zira aksi bir uygulama Amerikan çiftçisinin ve tarımının bitmesi demek olacaktır ki, buna izin vermeleri söz konusu bile olmamıştır.
Peki, bu tarım politikasının sonu ne olmuştur? ABD bu politika ile dünya tahıl ticaretinin yüzde 80'ini ele geçirmiştir.
Bu sebepledir ki Sosyal Devlet anlayışımızda tarım önemli bir yer tutmaktadır. Tarımda kendi kendine yeter bir üretim kapasitesine ulaşmak için gerekli olan her türlü tedbir alınmaktadır.
Milli Devlet modelimizde tarım ürünlerine getirilen tahditler kaldırılacaktır. Ürün fazlası gerekirse ihtiyaç sahibi ülkelere dağıtılacaktır.
Elde edilecek ürün fazlası ayrıca fiyatların düşmesine de sebep olacağı için tüketici daha ucuza besin ihtiyacını karışlarken, üreticinin mağdur olmayacağı bir finansman modeli devreye konulacaktır.
Milli Devlet modelinin toprak reformu, tarımın ve çiftçinin desteklenmesi noktasında devrim niteliğinde bir uygulamadır.
Devlete ait topraklar çiftçilere sembolik ücretler karşılığında uzun süreli olarak kiraya verilecek ve elde edilen kâr çiftçiye ait olacaktır.
Bu sayede hem istihdamda artış olacak, hem de çiftçi, hem de millet kazanmış olacaktır.
Devlet topraklarını onu değerlendirmek isteyen vatandaşına işleme karşılığında uzun süreli tahsis ederek, atıl vaziyette duran topraklar kullanıma açılması olacaktır.
Bu uygulama ayrıca kırsal kesimden şehirlere göçü de önleyecektir.
Milli Ekonomi Modeli'nde ürünlerin fiyatları çiftçiler tarafından üretici kooperatifleri üzerinden belirlenecektir.
Maliyet hesaplaması dikkate alınarak ürünlerin satış fiyatları tespit edilecektir.
Milli Devlet'te vatandaşın görevi üretmek, devletin görevi de bu ürüne pazar bulmaktır.
Hemen yanı başımızda Rusya gibi değerli bir pazar olduğunu dün ifade etmiştik. Kendi üreticimizi desteklemek suretiyle bu şekilde pek çok pazarda kendimize yer bulmamız mümkündür.
ABD dünya tahıl ticaretinin yüzde 80'ine kendi üreticisini desteklemek suretiyle hâkim olmuştur.
Milli Devlet modelinde iç piyasa fiyatları ucuzladığı için ithal ürünlere karşı doğal bir koruma zaten kendiliğinden oluşacak yüksek gümrük vergilerine gerek bile kalmayacaktır.
Yani kendi üreticimiz perişan bir halde iken, memleketimiz gelişmiş ülkelerin ürünlerinin pazarı olmaktan kurtulacaktır.
Kısaca Sosyal Devlet modelinin hayata geçirilmesi herkesin olduğu gibi tarım kesiminin de yüzünü güldürecektir.