Prof. Dr. Haydar Baş'ın Şubat 2013 tarihli yazısıdır.
2012 senesini uluslararası 6 Ehl-i Beyt Sempozyumu ile tamamladık. Bazı çevreler inkâr etseler de, Türk milletinin hamurkârı Alperenler eli ile yoğ-rulmuş İslam medeniyetidir, Ehl-i Beyt sevgisidir. 2012 senesini üzeri örtülmüş bu sevda ateşini tekrar yakarak geçirdik.
2013 senesini ise,
Milli Kahramanlara ayırdık. Güzel Anadolu'nun her karışında bir maneviyat büyüğü, bir kahraman yatıyor. Yapmak istediğimiz 1990'lı yıllarda ortaya koyduğumuz "dinî bütünlüğümüz, millî bütünlüğümüzdür" görüşümüzü bugün de hayata geçirmektir. Türk milleti, Mustafa Kemal'in riyasetinde gerçekleştirdiği bağımsızlık mücadelesini bu iki değeri birleştirerek kazanmıştı.
"
Vatan işgaline karşı mücadele, kaynakların talanına dur diyebilmek, bağımsızlığın korunması, namusumuza ve inancımıza karşı yapılacak müdafaa ancak dinî ve millî bütünlük ile korunabilir" diyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de aynı fikriyat ile kurulmuştur.
Bu hakikati gören Atatürk, Türkiye ismini dahi 3 gün kaldığı Nevşehir'de, Hacı Bektaş'ın vekillerinden Cemaleddin Çelebi Dede ile beraber almıştır.
Kurtuluş Savaşı'nın kazanılmasında etkili olan o Kuvayı Milliye ruhu, azmini, yedi düvelle mücadele edebilme cesaretini manevi büyüklerin desteğinde bulmuştur. Atatürk, ağzı dualı büyükleri cephenin her sathında hissettirmiştir.
Hal böyle iken, Gazi'nin hakkında, arkasından itikadı ve dine bakışı konusunda yanlı ve yanlış bilgiler Türk milletine pompalanmıştır. Bilinçli olarak oynanan bu senaryo, Türk milletinin Ata'sına olan sevgi ve bağlılığını kullanarak, toplumu istenilen noktaya taşımak için bir yol olarak seçilmiştir.
Atatürk'ün arkasından gelişen Cumhuriyet tarihi, "
laiklik kisvesi arkasından dindar ile mücadele" ile geçmiştir. Bu süreçte baskılara ve yanlışlara direnemeyerek, dinî ve millî duygularını muhafaza edemeyenler, maalesef Atatürk ile dindar kesimin arasının açılmasına sebeptir.
Gelinen noktada, inancını yaşayan Müslüman Türk milleti hakkında, "Atatürk'ten konuşamaz, ona saygı duyamaz, ona sahip çıkamaz" şeklindeki yanlış görüş değişmez bir kural halinde kabul edilmiştir.
Bizim üzüldüğümüz, Türkiye'deki aydın kesimin de bu batı destekli senaryoya bilerek veya bilmeyerek alet olmasıdır.
Atatürk, kimsenin tekelinde ve yalnız bazılarının izni ile konuşulacak bir kimlik değildir. Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu, Lozan'da gayrimüslim-Müslim ayrımını, daha sonra da
Yunanistan ile nüfus mübadelesini gerçekleştirecek hassasiyette bir Müslümandı. Üstelik
maneviyatı yaşayan bir kişi olarak Atatürk, kapitalizmin karşısında ezilen halklara örnek bir liderdi." Devam edecek...