Prof. Dr. Haydar Baş'ın 20.08.2016 tarihli yazısıdır
Türkiye için Asya ve Avrupa'yı birbirine bağlayan köprü denir. Ya da büyük enerji yollarının geçiş merkezi... Veya petrol denizi üzerinde oturduğunun farkında olmayan, dünyanın en büyük bor rezervlerine sahip, dünyada 2. en büyük altın rezervinin sahibi veya Sovyetlerin yıkılışının ardından komünizme karşı set olan ülke... Ya da iklim değişikliği nedeniyle Ortadoğu'ya yerleşmeye çalışan ABD için kilit ülke... Bazılarının inancına göre Vaadedilmiş Kutsal Topraklar? Kısaca Anadolu tarih boyunca önemli, tarih boyunca üzerinde oyunların döndüğü bir coğrafya olmuştur? Hal böyle olunca dış mihrakların ve içeride onlara destek olanların sayısız saldırısına maruz kaldık.
15 Temmuz darbe kalkışması, işin FETÖ olarak adlandırılan ve 20 yıldır ikaz ettiğimiz bir boyutu. Perşembe günü, tarihinde ilk defa terörle tanışan Elazığ'da emniyet binalarına yapılan hain bombalama da başka bir cenahı? Son 24 saatte, Van ve Hakkâri'de emniyete, Bitlis'te ise askeri araca saldırı gerçekleşti. Görünen nedeni ne olursa olsun, terör her yerde. Ve çözüm bekliyor. Gelinen noktada terörle kuşatılmış, güneydoğusu tehdit altında; İslam inancı değiştirilmeye başlanmış, ekonomik olarak bitmiş bir manzara ile karşı karşıyayız. Kalkışma esnasında cesaretin, kararlılığın ve azmin en yüce örneğini veren Türk milleti için vatanının ve bayrağının önemini tüm dünya gördü.
Bu sebeple Batı'nın bitmeyen Şark Projesi'nde halen Türk'ten çekinilmektedir. Nasıl darbe girişiminin ardından siyaset tek vücut olarak milletin önüne çıktı ise, çözüm noktasında da parti ayrımı yapmadan birleşmeye mecburdur. 20 yıldır FETÖ'nün bugüne hazırlandığını, dini ve milli birliğimize kast ettiğini anlatıyoruz. Hem de 30 bin sayfayı aşan dava dosyalarına rağmen?
FETÖ, yargıdaki adamları, siyasetteki işbirlikçileri, RTÜK'teki yandaşları ile üzerimize geldi ama yılmadık. O tarihte ikazlarımız dikkate alınsaydı bugün darbe inanın yaşanmazdı. Bizi dinleyen ama kulak ardı edenler, bakıyoruz bugün bizim cümlelerimizle FETÖ'yü eleştiriyor. Eli kanlı hainlerin saldırılarından bıktık isek, şehit cenazeleri önünde ağlayan anaların feryadına kulak vermeliyiz, bir çözüm sunmalıyız. Siyasete girdiğimiz andan beri terörün çözümünü anlatıyoruz. 'Terörün çözümü silah değildir' diyoruz. 'Şimdiye kadar dışlanan, hizmetten mahrum kalan bölge insanına sahip çıkmadan terör hallolmaz' ikazında bulunuyoruz.
Bize ait Milli Ekonomi Modeli'nin sosyal devlet projelerinden en önemlisi Vatandaşlık Maaşıdır. Devlet babanın, her Türk vatandaşına yalnızca vatandaşı olması sebebiyle vereceği para, açlıktan ve işsizlikten dağa çıkan gençleri kurtaracaktır. Yine kadınlarımıza ev hanımı maaşı, 18 yaş altı çocuklarımıza çocuk maaşı vermek, terörün ana nedeni ekonomik sıkıntıları halledecektir. Bizler, 5 bin TL asgari ücret derken seçim vaadinde bulunmamıştık. Milli Ekonomi Modeli'nin sosyal devlet tezinde, devletin gelir kaynakları bu paraları vatandaşa vermeye yeter de artar bile?
Devlet madenlerinin karşılığında senyorajı devreye koyar, gayri safi milli hasılanın karşılığı parayı basar ise dediğimiz rakamların da üzerinde vatandaşına sahip çıkabilir. Rusya meclisinde kanunlaşarak uygulanan Milli Ekonomi Modeli, Türkiye'de terörün önüne geçecek tek çözümdür. Birliğin anahtarı Alevi, Sünni, Bektaşi ayrımı yapmadan 'Türk milleti' diyebilmektir. Ehl-i Beyt açılımımız ile bunun davasını 6 yıldır veriyoruz. Siz herkesin cumhurbaşkanı, herkesin başbakanı olmak istiyorsanız, devlet baba olarak herkesi kucaklamaya mecbur ve de memursunuz. Bizler terörün, inanç tahribatının, ekonomik darboğazın çözümünü hiçbir koltuk kaygısı olmadan sunmaya hazırız. Ama gizleniyoruz. Millet gizlendiğimiz gerçeğini görür, bize sahip çıkarsa Türkiye'nin meseleleri hallolur. Buna inanması lazımdır. Gelin bir olalım, bu güzel vatanı, parçalanmadan Türk milletine sunmanın formülünü hayata geçirelim.