Prof. Dr.
Haydar Baş'ın gazetemizle 03.06.2013 tarihli yayımlanan yazısıdır
Taksim Gezi Parkı'ndan ağaçların sökülmesine tepki olarak başlayan olaylar büyük bir sosyal patlamaya neden oldu.
İstanbul'un yanı sıra İzmir ve Ankara'da geniş çaplı yürüyüşler ile halk AKP'ye tepkilerini dile getiriyor.
Elbette ki mesele, doğaya olan saygının ötesinde on yılın birikimi...
Bardağı taşıran son damla o kadar çok ki…
Türk'lüğümüzün ayaklar altına alınması. Terör örgütü ile masaya oturulan müzakere süreci. Akil insanların aramızda dolaşarak buna destek aramaları.
Reyhanlı'daki patlamalardan sonra bölgeye değil de ABD'ye yapılan ziyaret. Suriye ile geldiğimiz savaş noktası. Müslümana silah çeken Türkiye'nin konumu.
Yabancılara hak adı altında tanınan imtiyazlar ile madenlerin peşkeş çekilmesi.
Altının, 'bor'un elimizden çıkarılması. Açlık, yoksulluk, işsizlik, çaresizlik.
Hükümetin karnesi maalesef bu. Ve bugün Taksim'den başlayarak yurt geneline yayılan aslında sıfırlarla dolu bu karne.
Tahrir Meydanı'nı hatırlatan Taksim Gezi Parkı'nda tazyikli sularla havada uçan vatandaşlar, bir kenarda biber gazından yanan gözlerine limon sıkanlar 21. yüzyılın Türkiye'sinden demokrasi manzaraları olarak hafızalara kazındı.
Sayın Başbakan ise bu tablo karşısında, "Biz kararı verdik, Topçu Kışlası'nı yapacağız" yorumunda bulundu.
Bu sesleniş, kimin oyları ile iktidara geldiklerini unutmuşçasına, Türk Milletine "Ben ne dersem o olur" çıkışından başka bir şey değildir.
MHP lideri Bahçeli de sokağa dökülen halkın yanında yer almayacağını ifade ederek, iktidara yine sahip çıkmıştır.
Sayın Bahçeli, sizin vazifeniz iktidara koltuk değnekliği midir yoksa her ikiniz de Amerikan talimatlarına göre mi siyaset yapıyorsunuz?
Erdoğan'ın olayların tırmanışı karşısında kayıtsızca verdiği cevap akıllara Arap Baharı'nın başladığı günleri getirmektedir.
Arap Baharı'nın estiği yerlerde olaylar halk hareketi ve sokak yürüyüşleri ile başlamış, iktidarların devrilmesi ile sonuçlanmıştı.
Yoksa Türkiye bilinçli olarak böyle bir sona mı hazırlanmaktadır?
Yukarıdaki zayıf karnenin müsebbibi hükümet, böyle bir kadife devrimle koltuğundan indirilerek karnedeki sıfırların hesabını vermekten kaçacağını umuyor olabilir mi?
Eğer böyle bir hülyası varsa hiç boşuna umutlanmasın! İki sene evvel Mısır halkı Mübarek istifa derken, "halkının isteğini yap, istifa et" diye çağrıda bulunan Erdoğan'a bugün Türkiye'nin her yerinden "Tayyip istifa" diye haykırılıyor.
Sözünün eri ise halkını dinlesin. Ondan sonra sıra zayıf karnenin hesabına da gelecek…